Mart’ta Açan Kasımpatılar

Yazar Hakkında: Gül AYYILDIZ

Mutluluğun Pusulası

Mutluluk, bakmış ki kıymetini bilmiyor insanlar kendini fark ettirmek, değerini idrak ettirmek...
Devamını Oku

 

Heyy siz!
İçimin kara beton zeminine öyle boylu boyunca uzanan adam!

Neresinden tutsam ayağa kaldıramam boşluğunuzun sancısını… Oysa size her türlü sahteliği yırtan samimiyet hitabeti olan “sen” diyebilmeyi ne kadar arzu ederdim bilesiniz. Aramıza bu sizli-bizli mesafeyi daha ben doğma yolculuğundayken koyarken hiç mi düşünmediniz? İpe sapa gelmez nasıl bir boşluksunuz siz? Etime batan kara bir diken gibisiniz. Olur olmadık zamanlarda enfeksiyon sebebisiniz. Kendisine yabancı olan her şeyi vücut atarken size olan dirençsizliği hatta bağımlılığı acep neden ki diye sorarım kendi kendime, cevapsızlığın soğuk şaplağını her defasında şiddetle hissetsem bile. Sizin olmadığınız zamanların boşluğuna usulca karlar yağdı, kör kütük ayaza kesti içim. Hani biri tutsa, ahh bir tutabilse buzdan kristallerle dolup taşacaktı avuçları…

Oysa size dair altın kaseler dolusu düşlerim vardı benim. Taze ekmekten daha gevrek gülüşlerim vardı. Mutluluktan dört köşe olmuş kıpkırmızı öpüşlerim vardı…

Haylaz bir gecede o sürekli bıraktığınız kirli sakalınızın boynunuza uzanan kıvrımında, hemen şah damarınızın yanı başında burnumu gömüp o tatlı sıcağınıza, yumuşacık atışında kalbinizin uyuyamaz mıydım mesela? Gece uyanıp, varlığınızın güvenli hissiyatında tekrar gözlerimi kırpıştırarak o tatlı gülümsemeyi yapıştırıp dudağımın kenarına huzurla tekrar dalamaz mıydım yarım kalan tatlı uykuma? İlk öğrenirken bisiklet sürmeyi, arka tekerleklere takılmış yedek tekerlekler yerine güvenli elleriniz kavrayamaz mıydı iki cılız kürek kemiğimi? O en sevdiğiniz çiçek olduğu aşikar kasımpatılar açamaz mıydı mevsimine yaraşır şahanelikte üç metrekarelik ön bahçemizde? Saçılamaz mıydı müziğin o büyülü ritmi, hiç değilse bana doğum günümde hediye edebildiğiniz müzik kutusundan etrafa? Birlikte keşfe çıkamaz mıydık hayatın en kuytu detaylarına?

Rengarenk yüzlerce balona tutunup uçacakken, yeryüzüne bambaşka açılardan bakabilecekken mahallenin kötü kalpli çocuğu olup balonlarıma iğne batırdınız. Daha yükselmenin mucizevi keşfini bilmeden düşürdünüz beni, yükselmeye ihtiyacım olan hava baloncuklarımı katlettiniz. Üstelik hiç özür dileme nezaketi bile göstermediniz. Gerçi dileseydiniz de özrünüz kabahatinizden büyük olurdu, orası ayrı. Daha ilk saklambaçta mızıkçılık yaptınız ve sizi uğurlamaya hazır olmayan coğrafyamdan kaçtınız. Haritamdan sildiniz kendinizi. Keşke sıfatınız yerine boşluğunuzu silebilseydiniz efendim.

Gidişinizden çok sonra, hayatın çocuk yüzünün bir sis bulutu gibi dağılıp, görüntüleri daha bir net seçebildiği zamanlarda yeni ailenizle çekilmiş bir fotoğrafınızı gördüm. Sağ eliniz önünüzde, tam bel hizanızda duran ve hayata güvenle bakan bir erkek çocuğun omzunda, öyle koruyan, öyle kavrayan, öyle güçlü, ve yine o kirli sakalınız…Halinizden memnun görünüyordunuz. Hiç giremeyeceğim o kareye baktım zaman kavramı olmadan ve bir dolu duyguyla nasıl başa çıkacağımı daha kavrayamadan…İçimden o çocuğu makasın ince ucuyla özenle oymak ve oraya kendimi koymak geldi. Ama yapmadım. Çünkü eğretiydi. Ve eğreti olan her şeyi kalbim seçerdi. Tıpkı yıllar sonra dağ gibi birikmiş yaşanmamışlıkların arasına girme isteminizin eğreti geldiği gibi… Gelişiniz birdenbire ve beklenmedik bir görkemle açıveren o çok sevdiğiniz kasımpatılar gibiydi ama mevsiminden geçti ve bilirdiniz mevsiminde açmayan çiçeklerin hazin hallerini…

Boşluğunuz diyorum efendim…

Geçenlerde elime tesadüfen geçen kitabın bir cümlesi bendeki sizin özetiydi: “Babalar alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır.”

Bu içeriğin etiketleri
, , ,
Yazar Hakkında: Gül AYYILDIZ

Mutluluğun Pusulası

Mutluluk, bakmış ki kıymetini bilmiyor insanlar kendini fark ettirmek, değerini idrak ettirmek...
Devamını Oku

1 Comment

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir