Güzel ülkemin adsız kahramanlarına…
Ne fevkalade ne cafcaflı bir kelimedir kahramanlık namı diğer yiğitlik. Cenkte veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren alp, yiğide kahraman denirken, bir olayda önemli bir yere sahip kişiye de kahraman denmekte. Hatta ve hatta biraz yaş almışlarımız adını hatırlayamadıkları gençlere seslenmek adına yiğit adını yakıştırırlar, adsız kahramanlarımıza.
Her çocuğun öncü kahramanı şüphesiz anne babasıdır. Anne mi diye düşünmeyin kahramanlık erkeklere çok yakıştırılan bir sıfat olsa da kahramanlık nişanesi olarak babalar ön planda tutulsa da anneler her daim babalardan birkaç adım önde gizli kahramanlardır. Ve bir yerde güçlü bir baba varsa arkasını yasladığı bir kadın vardır.
Hal böyle iken her çocuk zaman içinde büyür ve büyümek cinnet şubelerinden bir şubedir. Değişime meyyal olan insanın delişmen çağlarında duygu ve düşünceleri Karadeniz gibi hırçın. İşte bu zamanlarda anneler babalar hırçın dalgalardan nasibini alan kayalar gibidir. En acımasız eleştirilere maruz kalırken anne babalar kahraman olmaktan çıkmaktadır. (Hiçbir anne baba kahraman olmak istemez, kendini kahraman bilmez sadece ve sadece severler çocuklarını). Gel zaman git zaman türlü duygu düşünce coğrafyalarında at koşturan yiğit durulur, iklimi değişir yalın ayak başıkabak insan olduğunu hatırlar ve kaybettiğini sandığı kahramanlarının yanı başında yani ata obasında bulur kendini.
İnsan doğası gereği bilinmek ve anlamlı olmak ister. Dolayısıyla öyle ya da böyle kahraman olmak ister. Kimi topluma mal olmak ister, kimi küçük bir topluluğa. Kimi ailesine, kimi sadece sevdiğine kahraman. Kimi göz önünde olsun ister kahramanlığının, kimi sessiz sedasız tebessümlerde gözlerden ırak. Her kahraman ölürken sevdiğini yaşatmak ister.
Merhum şair Nihal Atsız’ın Kahramanların Ölümü şiirinde anlattığı gibi:
…
İnsan büyür beşikte
Mezarda yatmak için.
Ve…
Kahramanlar can verir
Yurdu yaşatmak için…
Her toplumda bilinen kahramanlar vardır. Birde söyleyeni bilinmeyen anonim türkü tadında kahramanlar. Adı sanı belli değil ama ne anlattığı ne yaşattığı tartışılmaz. Delişmen çağlarda kavgada gözü pek olmak kahramanlığın en muhteşemiyken, zaman ilerledikçe kavgadan daha zor kahramanlıkları öğreniverir insan. Bilek gücünden yürek gücüne oradan başka âlemlere seyahattir hayat.
Atalarımızın bilek gücü kahramanlıkları kadar kıymetli bizi biz eden yürek gücü kahramanlıkları vardır ve halen devam etmektedir bu topraklarda. Sadece görmek için bakmak gerekir, basiret ve ferasetle keşfetmektir esas. Bu kahramanlar yalın olarak hayatlarını yaşarken hayatları değiştirir, güzelleştirir, Anadolu gibi bereketli ve cömert yapar.
Bu kahramanları anmak ve umudumuzu tazelemek adına boyu küçük yüreği kocaman bir çocuktan, alıç satan yiğidimizden bahsetmek gerek bunca sözden sonra:
Evvel zaman içinde çocuğun birinden bir çay bardağı alıç aldım. Çocuğun o yaşına rağmen kendinden emin duruşu ve helalinden para kazanma azmine hayran kalıp küçük bir minnettarlık göstergesi olarak bir bardak alıç 1 lira iken 5 lira verdim ve para üstünü almak istemedim. Bunun üzerine alıç satan yiğit aynı eminlikte:
-“Abi ben dilenci değilim alacaksan dört bardak daha al yoksa paranın üstünü vereyim.“ dedi. Gülümsedim dört bardak daha alıç alarak alıç sever dostlara ikram etmek üzere cebime koydum. Bereket versin abi dedi alıç satan çocuk. Soğuktan esmerleşmiş yüzünde kurt bakışları. Param, alıcım ve ömrümün bereketlendiğini düşünerek yürüdüm. Dilenmeyen, hakkı olmayan hiçbir şeye el uzatmayan ve kendinden emin güzel çocuklarımız var şükür diye geçirdim içimden. Hayatımda yediğim en güzel alıcı yemeye başladım. Alıcın tadı gibi tarifsiz duygular yaşadım yürürken, içesine.
Her alıç yediğimde aklıma gelir alıç satan çocuk. Ülkemin türküleri gibi adsız kahramanlarından bir yüce yiğittir o.