Kaldı geride… Ruhun en derin yerine açılan pencereler, sızan güneş, görünen tebessüm. Gerçeklikle sınanan bir hayal var şimdi elinde, sımsıkı tuttuğu bir şimdi ve nereye doğru gideceğini bilmeyen adımlar.
Meydan okur bazı hikayeler, en tepeden bakar bize. Sanki elinden tutup seni hiç sürüklememiş gibi çok uzağındadır artık. Gerçekliğinden şüphe ettirecek kadar gölgeli olmuştur zihninde canlanan anılar bile. Tam denize bakarken biz kuş konmuş omzuna, rüzgar tam yüzüne çarpmış ve uyandırmıştır adeta.
Şimdi artık bir meselen vardır. Bitiş çok uzakta, inkar ise ondan çok çok uzakta kalmıştır. Tam yanında oturan ise hiç istemesen de seni sarıp sarmalayacak olan kabulleniş…
Sınır diye bildiğinin ötesi var mı diye merak ettiğinde başlar aslında gerçek hikaye. Keşif dediğin şey doldurur yeni sayfaları. Ancak ve ancak en sahici adımlarını atarken ne hikayeyi düşünürsün ne de nelerle dolacağını yeni sayfaların. İçin merakına yenik düşmenin o garip hissi, keşfetmenin ise herkeste değişen hazzı ile dolup taşmıştır. Şimdi ayakların seni istediğin ama ne olup biteceğini asla bilemediğin yere doğru götürmeye başlamıştır.
Bir fırtına dinerken, mevsim artık değişirken kalbini bir kez daha söküp attın. Bu acıya ‘başkaları’ diye bir isim taktın. Sahi sen ellerinde bu kanla kendi gözlerine nasıl baktın?
Kalbinde bir terazi var farkında olmadan devamlı ölçüp tarttığın. Zaten tartmayı unuttuğunda tökezleyip başa sardığın. Gözlerin dolduğunda baktığın aynan, sana hiç yalan söylemeyen ve sana hep yalan söyleyen bir kalbin. Bırak dalsın gözlerin, uçuşsun saçların. Elbet başlayacak her şey tam başlaması gereken yerde.