Dikotomi, sosyal bilimler ile birlikte pozitif bilimlerle de kullanılan, zamanımızda insanlığın kelime anlamını tam olarak yaşadığı fakat anlamını bilmediği kelimelerdendir. Diğer Yunanca kelimelerde de olduğu gibi anlamını bir kelime karşılığı ile anlatamadığımız, en az iki üç kelime belki cümle kullanarak anlatabileceğimiz ikileşmek, ikilik veya tek birden iki ayrı oluşturmak olarak tanımlanabilir.
Dikotomi bir budama eylemidir. En büyük teki budayarak farklı iki oluşturmak yorgun teki, dinamik ikiye dönüştürmek olarak tanımlanabilir. Tabi bu oluşan ikiliğin birbirinden farklı davranış sergileyeceği evren kurallarına göre sabittir.
Tam bu noktada, MÖ 460’lı yıllarda yaşamış felsefe ile matematiği birleştirerek dikotomi paradoksunu ortaya çıkartmış olan Zeno’dan bahsetmek gerekir. Zeno’ya göre bir noktaya ulaşmak için, o noktaya giden yolun önce yarısının geçilmesi, daha sonra kalan yarısı ve diğer kalanın yarısının geçilmesi gerekir. Bu süreç sonsuza kadar gittiği için böylece hedef noktaya asla ulaşılamaz. Zeno bu fikri sonucunda, hareketin imkânsız ve illüzyon olduğu sonucuna varmıştır. Ama sonuç olarak gitmek istediğimiz bir noktaya ulaşabilmemizin fiziki olarak mümkün olduğunu gördüğünden dikotomi paradoksunu tanımlamıştır.
Fikir olarak belirttiğim budama eylemini düşünecek olursak tamı ikiye bölmek, kalanı tekrar ikiye bölmek, noktalardan oluşan kalan tamları her seferinde daha güçlü yapacaktır. En büyük enerji en küçükten çıkar ya da en küçüğü bölmek için en büyük enerji gerekir. Mantık olarak, bir kâğıdı 43 sefer katlayarak aya ulaşılabilecek kalınlığın elde edilebileceği gerçeği ile aynıdır.
Zeno’ ya tekrar dönecek olursak, savunduğu paradoks ilerleyen yüzyıllarda, sonsuz noktanın toplamının sonsuz değil bir sayı olabileceğini bulan matematikçiler sayesinde paradoksun çözüme ulaştığı, Zeno’nın mantığının doğru olduğu ama hareketin imkânsız veya illüzyon olmadığı sonucuna varıldı.
Fakat paradoksu çözen zamane matematiği ve günümüzdeki modern matematiğin de kullandığı noktalar eşit, birebir aynı ve her hesaplama dış etkilerden bağımsız cam bir fanus içinde hesaplanmıştır.
Aslında hiçbir nokta aynı, hiçbir diktomi eşit değildir. Her bir noktaya senin, benim, galaksimizin ve evrenin o noktanın ağırlığına, biçimine ve şekline etkisi vardır. Bunu fark eden Einstein da bu etkileri hesaplamaya çalışmış fakat ömrü yetmemiş veya bir yerde bırakmıştır. Einstein’ın ortaya attığı formulize edilemeyen mantığın, MÖ yaşamış bir filozofun aklına gelmesi ve paradoksu ortaya atması, daha sonra çözülüp tekrar paradoksa bürünmesi anlamlıdır. Zeno aslında Einstein’ın uzun yıllar uğraştığı hareketin tanımını o zamanın kısıtlı bilgileri ile bulmuştur. Mevcut bilgiler ile fikrinin ana temelini oluşturmuş tıkandığı yerde zamanımızda fazla üretilemeyen paradoks olarak tanımlamıştır.
Buradan ufak anti tez üretilmesi mümkün tespit yapmaya çalışarak; pozitif bilimlerin değişkenliği devam ederken sosyal bilimler tespitlerinde sabitliğini koruduğu söylenebilir. Dikotomi çalışmaları yapan sosyal bilimler kuramlar ve sonuçlar üretirken, pozitif bilimler noktaların oluşturduğu problemlerle dikotomi içindedir. Sosyal bilimler dikotomiyi çalışma başlangıcı seçerken, pozitif bilimler çalışma sonuçlarında dikotomiye ulaşmaktadır. Bunun sebebi belki de sosyal bilimler yaratılanın davranışlarını çözmeye çalışırken, pozitif bilimlerin yaratanın formüllerini çözmeye çalışmasıdır.
Evrende çok ufak bir nokta olan galaksimize, oradan da daha küçük nokta olan dünyamıza gelecek olursak, dünyada en küçük mantık yürüten nokta da insandır. İnsanlar hiçbiri birbirine benzemeyen şekilleri, duyguları farklı dikotomi noktalardır. Bir diğeri olmadan olamayan, noktaların oluşturduğu kümeler halinde yaşarlar. Aynı görüşte birleştirilip yönetilmeye çalışılır ama ana görüş sabit sayılarak alt görüşlerde kaçınılmaz dikotomi oluşturur. Sosyalizmin altında onlarca farklı görüş olması veya bir dinin mezhepleri gibi.
İnsan kendini nokta olarak görmeyen bir kibre sahiptir ve kendi içinde de bedeni ile ruhu veya aklı ile duyguları dikotomi oluşturur. Kendi hedef noktaları vardır. Ulaştığı her nokta küçüktür, ulaşamadığı büyük. Psikolojide yer alan dikotomik düşünme tanımına göre ise en iyiyi veya en kötüyü düşünme eğilimi vardır. Bunun sonucunda da majör depresif bozuklukları ortaya çıkar.
Belki her insan büyük bir noktanın elamanı olan ufak bir nokta ve başka bir mahlukatın hedefinde yer alan küçük bir nokta içindedir.