
İnsan kuş misali denir, ne kasıtla söylenmiş bilmem ama insan bir kuşa benziyorsa o kuş güvercindir.
Bu devirde seyahat kolaylaştı diye değil, insan fıtratı yani doğası gereği gezmeyi sever. Çünkü yetinmez, çünkü tatminsizdir, çünkü merak eder… Gezerken asıl yaptığı şey aramaktır. Bazen ne aradığını bile bilmeden arar; çoğu zamansa aradığı huzurdur…
Seyahat sevgisi ne kadar fıtrattansa yurt sevgisi de öyledir. Çünkü ne kadar gezse de insan, dedik ya güvercin misali diye, döner yine yurdunu bulur. Zira aradığı huzuru orada bulur. Huzur, bir nevi güven duygusudur. İnsan döner yine yurdunu bulur dediysem çıktığı yere döner demek değil illaki, çünkü yurt, mekan olarak insanın doğduğu, doyduğu ya da alışık olduğu yer değildir özünde… Öyle ki kimi yurduna doğar, kimi gezerken yurduna rastlar.
Seyahat kolaylaştı desek de o ya da bu sebepten dolayı gezemeyen insanlar ne yapıyor? Fıtrat bu, susayan su içmeden durabilir mi? Fiziken gezemeyen de hayallerinde ve anılarında gezinir. Zaten seyahat dediğin aslında zihinsel bir faaliyettir. Mekan değiştirirken hissettiklerinden zihin etkilenir ve yenilenir. Bununla beraber, zihinsel dönüşüm ve yenilenme, beş duyudan ve hareketten bağımsız da pek tabii olur. Hayallerinde ya da anılarında gezinen de, o an hangi mekanda olursa olsun, zihnen gezmekte olduğu yerdedir. Üstelik aradığı da fiziken gezenle aynıdır, huzur…
Gelelim yine güvercine… Güvercine bakan ya da onu düşünen yüreğinde ne hisseder? Vahşet? İhanet? Nankörlük? Doyumsuzluk? Ona bakan sevgi hisseder, barış hisseder, sükunet hisseder, sadakat hisseder… Yani huzurun içinde barındırdığı ne varsa onu hisseder… Ondan ki insan kuş misaliyse, bir güvercindir.
Onca kan döken, fesat çıkaran “insan evladını“ da mı güvercine benzetiyorum peki? Onlar fabrika ayarlarındaki, yani fıtratlarındaki huzuru kaybetmiş ve yanlış yerde arayan sefillerdir! Çoğu kendinde arar ve tabii bulamaz, zira insan kendine yetebilen bir varlık değildir. Öyle olunca da kendine yetmeye çalışır ve hırslanır. Huzuru bir türlü bulamamasını yanlış yerde aramasına değil, doğru ve yeterli şekilde aramamasına bağlar ve tekrar daha büyük bir hırsla döner durur.
İnsanı kendisine benzettiğimiz güvercini nereye koyarsan koy gelir yurdunu yani huzuru bulur da peki insan neden kolayca bulamaz? İşte hayatın anlamı ve sırrı da orada zannımca… Nitekim aramak, arayacağın yeri bilmediğin sürece çileli bir iş iken, doğru yerde aradığında keyifli bir süreçtir. O yüzden insanların çoğu hüsranda/ziyandadır, güvercin misali olanlarsa müstesna…