
Düşleriniz, şehrin en yüksek binasının tepesinden betona düşüp parçalanan bir cam gibi, yere düşüp paramparça oldu mu hiç?
Kelime durumundaki “düş” ile fiil durumundaki “düş” arasındaki aynilik, tesadüften ibaret olmasa gerek. Anlam açısından tamamen farklı görünseler bile aradaki bağı sezebilmekte belki de meziyet.
Sükût-u hayal vaziyetinde yeni hayallerin doğması aradaki bağın soyut (somut olmadığı aşikâr) bir sonucu. Yani; düşler düşerken yepyeni düşler, bütün hücrenizi sarıp sarmalayıverir. Kısacası, insan ve hayalleri küllerinden doğar adeta.
Ne yaşamışsanız yaşayın, ne yaşıyor olursanız olun dünyanızın alt-üst olduğunu düşünüyorsanız bir doğuşun haberini veriyorsunuz demektir. “Doğuş” diyorum; zira alt-üst olan dünya baştan kurulmaya mahkûmdur.
Yeni, yepyeni bir dünya kuracaksınız. Bunun için bütün yıkıntıları temizleyeceksiniz. Hatta çoğu zaman yıkıntı olmayan, ayakta kalmış eski zaman kalıntılarını da süprüntü sınıfına sokacaksınız.
Eski zamana ait ne varsa değer biçebilirsin; fakat onlardan tam anlamıyla kurtulamadığında hayatında devrim yapman mümkün olmayacaktır. Bunun adı olsa olsa “reform” olur. Esasında çoğu kimse için çözüm, reformdadır. Bazı bağlılıklardan kurtulup, sıyrılamıyoruz ne de olsa!
Heraklitos, maddenin özünün ateş olduğunu söyler; çünkü ateş, her şeyi yakıp kavurarak yeni bir miladı müjdelemektedir. Yani yeni bir doğum, ölmeleri gerektirmektedir.
Düşler, düşüp parçalanıyorsa yeni düşler, eskisi yere henüz temas etmeden, hatta daha raydan çıkmadan yerini çoktan almıştır bile.
Sükût-u hayal denizinde yüzmeden yaşayamayanlardanım. Hayallerimin kaç tanesi sükût etmedi bilmem. İsteyerek de bu denizde yüzüyor değilim üstelik. Her kulaçta içim acıyor, canım yanıyor; fakat öyle bir sistemin içerisinde ki insanoğlu, düş kurmadan da yaşayamıyor. Yolum çoğu seferde hiçe uğruyor; ama yeni düşlere, yeni var olmalara kapı açıyor her acı, her sızı.
Alt-üst olan bir dünya yok belki. Belki de dünyanın altı ve üstü bile yok. Düşler, düşerler. Hepsi sağ olsaydı, ayakta kalsaydı, her birine ulaşılsaydı düş kurmanın efsunu nerede olacaktı?
Ondandır ki; hiçlik, var olmaktır.