Gerçekten aynaya baktığımızda göz göze geldiğimiz kişi gerçek hayatta yansıttığımız kişi midir? Ya da gerçekten aynaya yansıyan görüntümüz biz miyiz? Acaba göründüğü gibi olabilen birileri var mıdır hayatta? Belki de bazılarımızın kimsenin aşmasını istemeyeceği yüksek duvarları vardır. O duvarlar zehirli sarmaşıklarla çevrilidir. Özünde oldukça samimi olan biri kendini tüm şeffaflığıyla sergileyemeyebilir. Hayatın ona verebileceği zararlardan kaçınmak isterken benliğinden kopabilir. Aslında sunulan örnek, bu trajedinin çok küçük ama olumlu bir parçasıdır.
İnsanın en önemli gereksinimlerinden biri güvendir. Hayatımız boyunca korkmadan, kuşku duymadan, acaba demeden başkalarıyla hayatımızı paylaşmak isteriz. Biliyoruz, yalnız değiliz ve yalnız kalmak istemeyiz. Peki; kişiler daha kendi iç çatışmalarını halledememiş, kendini tanıyamamışken biz onlara nasıl inanabiliriz ki? En iyisi sınırlarımızı aşmaya çalışan herkesi sınır dışı etmek olabilir. Ama bize hüzün veren yaşanmışlıklarımızı paylaşacağımız, sırlarımızı açmak istediğimiz dostlarımız olmayacak mı? Ne kadar acı…
Bir insanı tanıyabilmek için sadece kendi gördüklerimizle hareket edemeyiz. Unutmayalım ki birini tanımak sadece onun görmemize izin verdikleriyle mümkün olabilir. Birini tanımak uğruna verdiğimiz çabanın sonunda yıkıma uğrama ihtimalimizi hiç düşünmüyor olabiliriz. Karşındakine güvenip de kurduğun hayallerin yıkılmasının hesabını senden başkası verebilir mi? Acılarımızı oluşturan şey senin gibi başka bir fani değil midir? O zaman tanıdım dememeli.
Bana göre hayat; yaşamak uğruna verilen bu mücadelede temel ihtiyaçlarımızın karşılanmasından sonra başkaları tarafından alacağımız darbeleri en aza indirmektir. Bunun için bir adım geride durabilmek, çok yüksek olmasa da duvarlar örebilmek, her şeyden önce kendimize güvenmek olgun bir aklın verebileceği kararlardır. Tabi, bazen olgun bir akıldansa duygularımızı daha yoğun yaşamamıza sebep olan kalbimize ihtiyaç duyabiliyoruz. Eğer bu tercihimizi çok yanlış kişi için veya çok yanlış bir zamanda yaptıysak sonu sandığımız kadar romantik bitmeyebilir.
Paranın her şeyi satın alabileceği bu yaşamda tek bir şey vardır ki paranın gücünü altüst edebilir. O da tecrübedir. Duygular ve akıl bitmeyen bir yarış halindedir. Onların kazananı yoktur. Ama hangi olayda ve kime karşı mücadele ettiğimize bağlı biri atağa geçebilir. İşte, yaş aldıkça tecrübelerimiz artar. Bu ağır maratonda duygular yorulur. Zamanında bayrağı en önde taşıyan duygular yerini kalıcı olan akla bırakır. Artık insanların bizlere yansıttıklarıyla aynadaki görüntüleri arasındaki farkı çok net görmeye başlarız.
Gördüğünüz kişi o değil aslında. O bir oyun, ışıkların oyunu. Onu bu ışıklar o kadar iyi kandırıyor ki gerçekle sahteliği ayırt edemiyorum.