Simitlere Martı Atmak

Yazar Hakkında: Derda Demir

Rok Atmaya Zamanım Yok

Kendi kendime cafcaflı şeyler söylemeden etkili bir giriş yapmak ne kadar zor...
Devamını Oku

Bana ‘’Dış görünüşün bir önemi yok.’’ dediklerinde inanmıyordum. Tıpkı onlara asıl önemli olan şeyin anlaşılmak olduğunu söylediğimde bana inanmadıkları gibi. Herkes bana iyi niyetli olmayı savunduğunda -saçma bir göz devirmeyle- onlara katılmıyordum. Çünkü ‘’iyi niyet’’ kisvesi altında yapılan eylemlerin saf bir yerden mi yoksa karşısındakine acıdığından mı doğduğunu bilemeyeceğimize inanıyorum. Empati yapmam gerektiğini söylediklerinde onlara empatinin –Sezer Hocam’ın çok sevdiğim bir sözü- uygulaması beklenen kimseleri kişiliksizliğe sürükleyen ve anlayış bekleyen tarafın ilgi şımarıklığı olan yüzünü söylediğimde, bu kadar kötü düşünme diyorlardı. Tıpkı çoğu insan martılara simit atarken, ben bir kere de simitlere martı atalım diyorum diye beni kınadıklarında, onlara ‘’bu kadar kötü düşünmeyin’’ dediğim gibi. Belki de özünde güzel olan bu eylemlerin tümü bana şüpheli geldiğinden dolayı tam anlamıyla önem vermeye ikna edemiyorum kendimi. Ama gerçekten anlaşılmak dediğimiz, mükemmel iletişimin –mümkün olması tartışılır- kusursuzluğu, beni ona çok fazla değer vermeye itiyor.

İnsanların, ikili ilişkilerde ‘’beni anlayan birisi’’ tarzı söylemlerini mutlaka duymuşuzdur.  Anlaşılmak, yanlış anlaşılıyor gibi geliyor bana. Çünkü birisi gerçekten anlaşıldığında, yarattığı sosyal kimliğin ötesinde -toplumsal dayatmaların olmadığı, normatif değerlerden arınmış- yalın halde olacak. Peki bunun farkında olduklarında hala bunu isteyecek cesaretleri kalacak mı? Asıl sorun sanırım burada başlıyor. Gerçekten anlaşıldığını hissettiğin o kişinin söylediği kötü bir sözü, herhangi bir insana kıyasla daha fazla önemseyeceksin. Birine verdiğin değer arttıkça savunmasız kalırsın ona karşı. Bu durumda korkmak mantıklı bir şey mi? Aynı durumun pozitifliğinin getirdiği inanılmaz hissi sırf bu korku yüzünden geri çevirmek, seni anlayan insan için benim gözümden büyük bir haksızlık gibi görünüyor. Belki de nadiren hissedebileceğin bu duyguya, insanların yeterince değer vermemesi çok da anlayabildiğim bir şey değil. Burada yazıyı yazarken bile anlaşılmadığımı düşünerek anlaşılma umuduyla yazının ikilemli finale geçiyorum. Anlaşılmak gerçekten mümkün mü? Eğer mümkün değilse, bu zamana kadar anlaşıldığımızı zannettiğimiz anlarda hissettiğimiz bütün güzel duygular yanılsamadan ibaret. Kaldı ki durum buysa -hepimize geçmiş olsun- bunun yalnız olmaktan bir farkı yok. Fakat mümkünse, anlaşılmayı beklememiz boşuna olmayabilir. Yani anlaşıldığımızı sandığımız anların doğru olma ihtimali devam ediyordur. Günün sonunda bir tarafım gerçekten anlaşılmanın imkansızlığına fazlasıyla ikna olmuş gibi görünse de diğer yanım yaşamak için bunun mümkün olduğu ihtimale sığınmak istiyor. Ama en nihayetinde, insanların cümlelerinden anlaşıldım sandıklarımı cımbızlayıp çabalamaktan çok yoruldum.

Yazar Hakkında: Derda Demir

Rok Atmaya Zamanım Yok

Kendi kendime cafcaflı şeyler söylemeden etkili bir giriş yapmak ne kadar zor...
Devamını Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir