“Yüreğinin sesinden,aşkının sesinden
Sıcacık nefesinle bana bir şarkı söyle!”
(Şarkı-Yaşar Günaçgün-Seni Ezbere Aldım)
Aşk’a en yakın şeydir şarkı.Neden mi? İçinde hüzün,umut,hasret,vuslatlar vardır.Yaz vardır.Deniz vardır mesela.Ufka baktığında içine umut dolan mavi vardır.
Şarkıysa söz konusu, sözden ayrı tutulabilir mi hiç ? Yaşananları anlatmak, dualara konu umutları yaşatmak için söz gerek.Melodiye söz gerek,kıyafete vücut gibi.
Çok düşündüm hangisinin değeri çok,daha çok diye. Et, tırnaktan ayrılır mı hiç? Yok dedim.”Olmaz,ah olmaz sensiz olmaz,sensiz olmaz; yanıyor yanaklarım göz yaşlarım durulmaz…” Nasıl? Kulaklarınıza geldi değil mi Grup Gündoğarken’in duygulu sesi? Sesinde melodisi… Bilenler bilir ne güzel şarkıdır Sensiz Olmaz.
Tabi güzel söz söylemek için şiirle beslenmek gerekir. Belki sıradan ama söylemesi cümle ötesi.Duyguyla,bilgiyle,gözlemle belki de doğayla işlenmiş sözler. Belki günlük sözlerdir bunlar ama en güzel şekilde söylenenleridir .Bazen de eskimeyen bir aşktan kalan közdür söyleten.
Hep söyler dururlar ya; ‘Sanatlar arası bağ vardır.Hepsi birbiriyle kardeştir.’ diye.İşte öyle bir şey.Hepsi aynı ağacın başka başka yapraklarıdır,her sonbahar dökülüp baharda yeniden açan.
Şimdi birer birer düşüyor yaprakları o dev çınarların.Kirlenen ilişkilerle kuru yapraklar gibi sararıp soluyor şiir ve müzik.İlişkilerimiz basitleştikçe,sunileştikçe onlar da basitleşiyor.Tüketim toplumuyuz ya hani artık, her şeyi çok hızlı bir şekilde tüketiyoruz ; şarkıları da, sözleri de sevdaları da dostlukları da öyle tüketiyoruz. Artık emek yok çünkü.Artık ulaşmak çok kolay.Oysa sevmek için emek lazım,emek için gidilecek yol,bekleyecek zaman. Cemal Süreya’nın söylediği gibi zaten “Beklemek gövde gösterisi değil midir zamanın? “,kim karşı koyabilir? Büyük şair Attila İlhan da beklememiş miydi severken; yazdığı şiirleri sevdiğine mektupla ulaştırmak için günleri sayarken? Şimdi yazı,kalemi kağıdı unuttu kuş olup uçtu.
Şimdilerde bir şarkı duysam emek ve sevmek bir yana, ne dilimde sözü ne kulağımda sesi kalıyor.Çünkü hepsi birbirine benzeyen içi boş, duygudan,yaşanmışlıktan,edebiyattan yoksun fabrikasyon şarkılar. Sanatçının kaygısı yarına kalma,zamanı durdurabilme çabası olmalıdır.Oysa bize sunulanlar satış çabasına dayalı sanattan yoksun içi boş paylaşımlardan ibarettir. Marketlerde satılan hazır gıdalardan pek bir farkı kalmadı artık şarkıların.Ne yazık ki bütün bunlar yaşadığımız toplumun kültür seviyesini,bilgi birikimini ve sanata olan bağlılığını ve alıgısını gösteren şeylerdir.
Büyük Usta Kayahan’ın da dediği gibi ‘Artık güller bile kokmuyor.’ Yapılacak şey bilgiye sarılıp saf sevgiyi bulup sevgiliye kokan gerçek güller sunmak.