Bir Ada Hikayesi

Yazar Hakkında: Ahmet KIRMACI

Gece Yalnızı

Hah, işte şimdi oldu. Herkes uyudu. “Gece yalnızı” diyorum bu saatlere. Kimse...
Devamını Oku

İyi bir yazar, adamı evinden çıkarıp uzun uzun dolaşmaya götürür. Çoğu yazar, öyküsünün tohumlarını yürüdüğü sokaklara serpip ekinlerini odasında toplar da onda. Yürüdükçe her adımda biraz daha yakınlaşır kalemiyle. ilham sarmaşıkları adım attığı sokaklardan ayaklarına dolaşıp oradan da kalemine ulaşır. Gördüğü, konuştuğu insanları, soluduğu çiçekleri, sevdiği mevsimi, yaşadığı iklimi, yürüdükçe sayfalarına damlatır yağmur gibi. İşte “Bir Ada Hikayesi” de böyle yazılmış. Her gün sokakları yürüyüp aynı balıkçıların yanında başlayan gün, sohbetle biten günlerce yazılmış bir roman. “Gözüyle kartal avlayan yazar” diyor Zülfü Livaneli usta kalem için. Benim Yaşar Kemal’le tanışıklığım her yönüyle aydın bir sanatçı olarak bildiğim, öykülerini, bestelerini sevdiğim, çokça da okuyup dinlediğim Zülfü Livaneli’yle başladı. Zülfü Livaneli’nin  “Yaşar Kemal” adlı kitabını okuduktan sonra, herkes gibi  benim de gözümün korktuğu tasvirlerinin uzunluğuyla tanınan usta yazarın  Bir Ada Hikayesi dörtlemelerine başladım ve ilk ikisini bitirdim,şimdi üçüncüsüne başlamak üzereyim.

Savaş sonrası mübadele yıllarında yaşanan zorlukları, acıları, umutları, boşaltılan köyleri, yıkılan şehirleri, kıyımları ve göçlerle her yöreden farklı milletlerle dolan Nuh’ un gemisine dönen küçük bir adada geçenleri umutla ve gizemle anlatıyor yazar. Yaşar Kemal romanlarında en sevdiğim şeyin o çok korktuğum uzun tasvirli cümleler olacağını bilmiyordum. Her okuduğumda beni odamdan alıp çok sevdiğim denizlere götüren ve sayfalarını kapattığımda bile gün içerisinde içimde bir yerlerde hala benimle birlikte içindekilerle beraber geniş zamanda yaşayan bir roman bu. Güçlü tasvirlerinin yanı sıra insan psikolojisini de öyle güzel anlatıyor ki üstad, sanki gitsem o küçük adayı bulacağım, sanki gitsem adada, Vasili’nin, Poyraz Musa’nın, Melek Hatun’un evlerini bileceğim ve yine hep beraber oturdukları sofrada nişancı velinin tuttuğu balıkları odun ateşinde pişirip beraber yiyeceğiz .Ve sanki Poyraz Musa gibi aşık olacağım ölümden kaçarken.

İçinde destanların da bolca anlatıldığı ve başka başka da olsa gözlerimizin rengi, gözyaşlarımızın renginin aynı aktığını bir kez daha hatırlatan bir roman bu. Usta yazarın dilindeki şiirselliği kitabı sesli okudukça fark ettim ve bunun bir tesadüf olmadığını, yazı yazmaya ilk defa şiir yazarak başladığını öğrendiğimde anlamış oldum.

Yaşar Kemal’e neden bir ada seçtiğini, bir imge olup olmadığını sorduklarında onlara; “Hayır bir imge değil. Ada denizle sınırlı da o yüzden diyor”. Sınırların yeniden çizildiği bir zamanda kendi sınırını çizmiş umutlu bir ada.

 

Bu içeriğin etiketleri
, , , , , , ,
Yazar Hakkında: Ahmet KIRMACI

Gece Yalnızı

Hah, işte şimdi oldu. Herkes uyudu. “Gece yalnızı” diyorum bu saatlere. Kimse...
Devamını Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir