Maktul Tanrı

Yazar Hakkında: Yavuz Sezer OĞUZHAN

Belgisiz Mahkûm

Hiçbir yüze bakmadan gözleri sadece basacağı yerlerde yürüyen bir adamdı. Yalnızca tanıdık...
Devamını Oku

rain

Tanrı’nın öldüğünü söylüyordu Friedrich Nietzsche çoğu kimsenin “Ne diyor bu adam” diye onu suçlayacaklarına aldırmadan. Tanrı’nın katilinin biz olduğumuzu da ekliyordu. Haksız da sayılmaz. Yani; maktül Tanrı, katil ise bizler.

Haklı Nietzsche. Sadece Tanrı’yı öldürmedik biz. İyi ve güzelliğin özü kabul edilen Tanrısal ne varsa onları da öldürdük. Yani estetik ve narin kavramaların katili biz olduk. Çizmelerimizin içine kan dolarcasına kıydık iyiliğe, güzelliğe, Tanrısal her şeye. Acımasızız vesselam. Adaletin önünde yargılanamayacağımızı bilerek işledik, işliyoruz ve işleyeceğiz bu cürümü. Ne de olsa adalet kavramı iyi değil midir; yani öldürdüklerimizin arasında olanlardan?

Böyle bir düzen kurduk işte. Karanlıklara, çamurlara, kirlere belenerek. Yüzlerimiz kara, ellerimiz kan, ruhlarımız satılık, umutlarımız kalın. Çığlıklarımız ve göz yaşlarımız bile yalan. Çirkinliğin müptelası olmuş şeytan kokulu şarkılarımız.

Tanrı’yı öldürünce şeytaniliği buyur ettik hanemize. Ona sarıldık ruhumuzun kurtuluş savaşında ve cenk meydanına onu saldık. Güzelliğin olduğu yerde, çirkinliğin ne işi var? Kötülüğün olduğu yerde iyiliğe yer olamayacağı gibi.

Tanrı’nın ve dünyanın adaleti arasındaki ters orantının bir izahıdır bu cümlelerim. Herkes dünyanın adaletsiz bir sistem üzerine olduğunu dillendirir de umudu hep Tanrı’nın adaletidir. Evet, Tanrı adildir. Ama dünyanın adil olmaması Tanrı’nın istediği bir durum değil, onun katili olan bizlerin eseridir. Haksızlıkların, hukuksuzlukların ve masumiyetsizliğin sebebi şeytansa hepimizde şeytanın birer parçası vardır.

Tanrı öldü ve ondan geriye bir ceset kaldı.

Yazar Hakkında: Yavuz Sezer OĞUZHAN

Belgisiz Mahkûm

Hiçbir yüze bakmadan gözleri sadece basacağı yerlerde yürüyen bir adamdı. Yalnızca tanıdık...
Devamını Oku