Öyle dolu hisleriniz vardır ki; anlatamazsınız. O kadar bilgi dağarcığınız vardır ki; kelime bulamazsınız. Öyle güzel ağlarsınız ki; hiçbir harf gözyaşınızı anlatamaz. Ruh tınınızı titreten nedir biliyor musunuz? Hayır, müzik değil; müzik zevki.
Müzik sevmediğini söyleyen kişilerle karşılaşmışsınızdır. Ben, kaç kere karşılaştım. Şaşırdım, dondum kaldım. Kelimelerle aranız iyi olmayabilir. Dolayısıyla şiir sevmeyebilirsiniz, roman tercih etmeyebilirsiniz hatta elinize hiç kitap almamış dahi olabilirsiniz. Pekala, konuşmaktan da haz etmediğinizi varsayalım. Ama kişinin müziğe karşı tepkisiz kalmasını anlamlandıramam. Bahsini ettiğim müzik kalıplaşmış bir tarz değil elbette. Envaiçeşit müzik türünden birine de mi değmez insan? Benim gibi herhangi bir enstrümana meyyal olmayabilir insan (ben beceremeyenlerdenim). Herkesten bunu beklemek zaten saçmalıktır.
Kişiyi anlatan, kalbini titreten ve ruhuna dokunan hiç mi bir melodi olmaz ve olamaz? Bunun ille de sözlü olma zarureti yoktur. İster sözlü ister sözsüz ama ille de müzik olmalı insanın hayatında.
İnsan, o denli aciz bir varlıktır ki; fikrini ve hissini ne kadar kaleme dökmeye çalışırsa çalışsın, hep bir noksanlık hep bir sislik vardır. Belki de şiirler kendilerine giydirilen melodik elbiselerle daha etkili ve sarsıcı olabilecektir.
Müzikle yaşayan birinin ruhunun kaba olma ihtimalini çok az görmekteyim. Hem bu işi icra ederken hem de benim gibi iyi bir dinleyici sıfatında bulunurken ne kadar da keyifle ruhlar tazelenmekte. Bir dünyadan başka bir dünyaya geçmenin en kısa yolarından biridir müzik icra etmek ve/veya dinlemek. Bunun tersini düşünmek de pekala mümkündür; iyi bir ruh halinde olduğunuz anda kulaklarınız yoluyla kalbinize ve ruhunuza sinen olumsuz bir his, sizi allak bullak dahi edebilir. Ama olsun, böylesi sonuçlar değil midir zaten müziğin gücünü ve ruhu yenileme seanslarından biri olduğunu anlatmaya çalıştığımız?
Şiir ve müzik… Hayata yön veren ve belki de dünyayı yaşanası kılan efsunlu dostlar…