Öğreneceksin çocuk hiçbir şeyin seninle alakalı olmadığını. Olan olduğu kadar olmak durumunda kaldığı kadar. Kar, kar olmayı ister miydi, yağmur yağmur olmayı bilinmez güzel çocuğum.
Üşümüşsün kafan karışık anladım soğuklar vurmuş göğsüne. Ah hayat memat meselleri yargılanmalar başarılar başarısızlıklar. Buzulların erimiş, güçlü dağların yıkılmış, erimiş annen küsmüş hatta annen annen bile olamamış. Ah be çocuk ne sandın sen dünyayı? Demir tavında dövülür, gel bakalım dövülecek misin?
Dünyanın en güzel en önemlisi sandın belki kendini ah güzel çocuğum değilsin, bilesin lakin kendinin en güzelisin öğretmediler mi sana? Gel, uyutayım seni, okşayayım başını, doyurayım ruhunu karnını kabulümsün ama illa üşürsün ben üşümüş buzlar bile gördüm. Üstünü örtmüş kristal kar taneleri cıvıltılı çiçeklerin ama karlar örtmese olamazlarmış cıvıltılı çiçekler fısıldadılar kulağıma.Aman ha aramızda sır kalsın küserler sonra bana. Elim değse ısıtırdım belki seni ama gidecek bir yolum var herkes gibi.
Giyindim, doladım boynuma güneşten atkılar, çıktım sen uyunamadan çok önce yollara. Uyu, dinlen hayat ayaz ama ayazın da bir güzelliği var. Öğren be çocuk… Öğrenince çık olur mu?
Karlar altında bir ağaç bekler beni aman ha merak etmesin geç kalmayayım olur mu?
Sen de kendine geç kalma lütfen olur mu?
Korkma, korkunca bir şey değişmiyor belki bunu da anlatmadılar sana.
Vardım varacağım karlar ülkemdeki evime az kaldı. Sen de gel isterdim elbet ama sen daha ısınacakmışsın kor alev yanan her sobada.
Gitmeden hazırladım sana kallavi bir masa ve iki yumurta, kusura bakmazsan bana artık uğurlar ola.
Vardım merak etme en sonunda, girdim karlar altında kalan yuvama yaktım bir mum beyazlara. Merak etme var yakacak odunum. Yoruldum az biraz uyuyayım, örteyim tüm beyaz karları üstüme. Cıvıldasın karlar altında çiçekler. Çatırdasın ateş. Ve zaman biraz dursun olur mu?
Ha unutmadan çorba yaptım, dolapta…