Uzak İnsan

Yazar Hakkında: Emre ESEN

Ey Özgürlük

Lodos fırtınası, göz gözü görmüyor… İğne atsan yere düşmeyecek zamanları geride bırakmış...
Devamını Oku

‘En uzak mesafe ne Afrika’dır,

Ne Çin ne Hindistan ne seyyareler,

Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan…

En uzak mesafe, iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan…’

Can Yücel’in mısralarıyla başlamak anlamlı geldi, insanların yalnızlaşması ve birbirini anlamamasına.

Dini öğretilerle, toplumsal baskıyla, bir de hissettiklerimizle ne yapacağımızı bilemedik.

Hangisine göre hareket edeceğimizi bilemeden sıkışıp kaldık kendi ruhumuza. Hiçbirini tam yapamadık.

Dante, İlahi Komedya’sında cehennemi dokuz katlı tasvir etti.

Biz daha da ileri taşıdık ve onuncu katını kendimiz yarattık. ‘Bilmediğim cennettense bildiğim cehennemi yaşarım.’ dedik ve yaşadık.

İnferno’nun(cehennemin) kapısında şöyle yazıyordu,

“Bu kapıdan geçen artık bütün ümidini geride bıraksın…”

Biz hangi kapıdan geçtik ?

Biz maalesef bunu dünyada başardık. Dünyaya dair umudu kalmayan insanlar topluluğuna dönüştük.

Teknolojinin hızla geliştiği günümüzde neredeyse ışık hızına ulaştık ama insanlara karşı ön yargıda , insan kaybetmede ışık hızını çoktan geçtik.

Evrim teorisine inanırsınız, inanmazsınız bilemem ama tersine evrim teorisini destekleyen çok işaret var.

Nicelik olarak artarken nitelik olarak geriledi insanoğlu.

Güçlü olanın hayatta kaldığı, güçsüz olanınsa her anlamda sömürüldüğü bir düzen kurduk.

Cahilliğin; erdem sayıldığı, mutluluğun yolunun geçtiği bir durak oluşu tahammül sınırlarını aştı.

Bilgisi olmadan fikri olanların ikna etme gücü, diğerlerini alt etti.

Sosyal medyanın her türlüsünde; kişiye pompalanan değer algısı, empatiyi yok etti. Varsa yoksa, hep ‘kendi’ etrafında döndü insanoğlu. Acımasızca eleştirdi, kimse düşünmedi ‘zarfın başka, mazrufun başka’ olabileceğini.

Siyaset iliklerimize kadar işledi. Bizden değilsen’ler her alanda görülür oldu. Çok da doğal, olması gereken sayıldı.

Beyin göçü yurt dışına gidenlerle değil, yetişmiş iş gücünün pes ettirilmesiyle yapıldı.

Herkes kaçmanın yolunu aradı, kimse elini taşın altına koymayı düşünmedi.

Öyle bir dünya düzeni yaratılmalı ki nasıl kötülükleri harmanlayıp ayyuka çıkardıysak tersine de çevirebiliriz.

Gerçekçi bir ütopya, idealleri uygulanabilir hale getirerek, toplumun ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanmalıdır. Bu; bilimsel, ekonomik ve sosyal gerçekliklere dayanan bir dengeyi gerektirir.

Her ne kadar ideal toplum hayalleri yaratılsa da hep ileri bir tarih hedef gösterilse de kişi kendi sorumluluğunu yerine getirmeden bu mümkün olmayacak.

Bizde işlerin yürüyüşü biraz farklı, problem boyumuzdan büyük ama yine de rahatsızlık veriyorsa hiç çözüm yolu düşünmeden ve sorumluluk hissetmeden hassas bir duyarlılıkla(!) başkasına(muhatabına) sevk ediyoruz,

Buradan Küçük Prens’e sesleniyorum:

“Gezegenleri dolaştın, dünyaya uğradın. Çiçeğine gösterdiğin hassasiyetin bizim için iyi bir referans. Yeterince büyüdün, öğrendin. Kral olma zamanın geldi. KPSS’ye çalış, atanacak yüksek bir puan al, mülakatı da geç, işe başla !”

1
1
Bu içeriğin etiketleri
, , , ,
Yazar Hakkında: Emre ESEN

Ey Özgürlük

Lodos fırtınası, göz gözü görmüyor… İğne atsan yere düşmeyecek zamanları geride bırakmış...
Devamını Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir