Geriye Kalan

Yazar Hakkında: Cemil Er

Sohbetler (Boşluk)

•Bu durumun ruhumuza açtığı yarayı düşünemiyorum. ~Kesinlikle. Ancak asıl problem böylesi güç...
Devamını Oku

Uzaklarda, kabarmış bulutların arasından sızan ışığın dalgalanan otların üzerine düşen görkemli hâline dalgın dalgın baktığım anı hatırlıyorum. Bir yazar içgüdüsüyle onları yazabilmek için kağıda, kaleme sarılmıştım. İnsana sorular sorduran ya da sorularına cevap gibi oluşan o değişimi izlerken zihnimin birçok duyguyla çarpıştığı gerçeği sanırım doğru kelimeleri bulmada engel oluşturmuştu. Çoğu zaman bir yazma eylemi planlandığı gibi gitmez. Sözcüklerin ne zaman geleceği, olayların ve olguların yazarın duygularına ne zaman ne şekilde ayna olacağı kestirilemez. Geçenlerde bir arkadaşım yazma üzerine bir anısını anlattı. Çocuğu ile metro istasyonuna giriyor ve orada mendil satan bir çocuk, arkadaşımın çocuğuna yaklaşarak ondan sakız istiyor. Ortaya çıkan bu etkileşimden duygulanan arkadaşım ise bize yazdığı şiiri okumuştu. Bir metro istasyonuna giderek gözlem yoluyla şiir yazma planı yapsa belki de böyle duygulu, duyarlı bir şiiri ortaya çıkaramazdı. Yazarlık böyle bir durum zannımca, bir hayat yumağından kıyafetler yapıyoruz; ona kişiliğimizden yorumlar katarak dikkat çeken bir duygu yapısına dönüştürüyoruz. Bazen bu yapı, plansız gerçekleştirilen eylemler ile duyularımızı daha çok tetikleyip bizi daha yaratıcı yapabiliyor.

Ben o gün, manzarada dağılan bulutlar, geçip giden göç kuşları ve bir başka ülkenin aydınlığına gömülen ışığın bıraktığı hisleri yaşamıştım. Düşüncelerim, sözcüklerime bir selam verip giderken geride karalanmış birkaç kelime dışında elimde bir şey kalmadığını sanmıştım. Bir zaman sonra yanıldığımı anladım.

Hissetmiştim orada akıp gidenleri, yitirilenleri ve yenilenenleri. Hissetmek ve anın tadını çıkarmak bazen yazmaktan kıymetlidir ki o da öyle anlardandı. O günden sonra düşüncelerimi huzursuz eden bir hâl kalmıştı. Bunun nedeni üzerine kendimi sorgulayınca aslında bu huzursuzluğa benzer durumları hayatım boyunca insan ilişkilerinde de yaşadığımı fark ettim. Eminim ki sizler de buna benzer duygular yaşamışsınızdır. Benim, mutlu veya huzurlu olduğum zamanlarda yazmam köreliyor; mutsuz ve huzursuz olduğum zamanlarda ise insanlardan uzak oluyorum. Yazmak için sanırım insanın bir derdi, bir sıkıntısı, bir yalnızlığı ya da bir güdüsü olmalı. Yazmak, öylece bakıp doğanın resmini yapar gibi olmuyor, olsa da samimiyeti eksik kalıyor. Görünenler, hissedilenler sadece bir yansıma çünkü; geçmişimizin, bugünümüzün, yarınımıza dair ortaya bir yazı olarak çıkabilmesi için bir içsel konuşmaya ve sonrasında bir düşünce demlenmesine ihtiyaç duyuyor yazar. Aslına bakarsanız yazma eylemi hemen olmuş gibi görünse de hemen olmuyor. O an zihinde bir başka meseleden kalmış çözümlenmek isteyen veya dertleşmek isteyen düşünceler, kendine ayna olacak bir alan bulunca dışarı çıkmak istiyor.

Eminim ki arkadaşımın da o metro istasyonundaki durumu anlık değil bir başka duygusunun o andaki yansımasıyla duyarlı olmasaydı. Çoğu zaman zihnimizin arka tarafında duran, bizi huzursuz eden o sancılar ilham aldığımız veya etkilenip derin duygular hissettiğimiz bir olayın sonrasında yazar için bir belge hâline dönüşüyor.

Tüm bunlar yaşanırken ortaya çıkan ürünün hissettirdikleri ise yazarına acı verir. Onun iç dünyası, anlaşılamadığı düşünceleri ve çözebildiği sorunlardan sonra güçlüymüş gibi duran ama yorulmuş bir ruh hâli içinde olur. Tüm gücüyle açmış bir bahar sonrası gibi yazarın da içine çekilmiş kırılgan dalları kalır. Bunu her yazar böyle yaşayacak diye bir sonuç yok tabi ki ama dönüp kendine bakabilen bir yazar, duyarlılığından tutuştuğunu da görecektir. (Konuyu dönüp dolaşıp şiire getirme çabası içindeydim ancak yazma işleri bazen istediği gibi olmuyor yazarın. İster sığlık deyin buna ister anlatacağım konuya ilişkin yeterli olamama… Bilemiyorum ki belki de beceriksizliktir.)

Yazın dünyasında şiir, şairinin aynasıdır. Şairinin yaşam tarzı, fikirleri, düşleri, acıları, mutlulukları şiirlerinde ilmek ilmek örülüdür. Bu durum bize şiirin sezi, duygu ve fikirler ile yapıldığını gösterir. Kurgu ise şiiri yapan yapının çok küçük bir parçasıdır. Kurgunun en belirgin kullanım yeri belki de bize, şiirin duygusunu daha iyi algılatma çabası içindeki şairin sözcüklerle yaptığı mücadele alanında kendini hissettirir. Bu aynı zamanda şairin tekniği ve sırrıdır. Bir şair, sözcükleriyle duygularının aynası olurken kendini yeniden görme imkanını da yakalar. Kendinde gördüğü şeylere odaklandıkça da kendini yeniden anlamaya ve irdelemeye başlar. Bulduklarının yanı sıra yitirdikleri de olur elbette. Geçmişiyle kanar, bugünüyle dem’ler bulur, yarına bırakır düşlerini; dünü, bugünü ve yarını karşılıklı konuşlanmış aynalar gibi gitgide azalan ışığıyla yaratır karanlığını.

Bazı anlarda ise tarifsiz duyguların hıncı ile kırar aynasını. Kimine göre ürkütücü bir durumdur bu ama bir şair için bu durum, yaşama tutunma içgüdüsü içinde yeniden bir yaratım yoludur. Bir olgunun büyüsünü yazamamak ya da hiç ummadık bir anda büyülü sözcükler yaratmak şairin kaderi değil bir şairlik hâlidir. Kırılmak, incinmek, dağılmak onun için yok olmak değil gerçekler ile dağılan hayatın yansımalarını anlamak, anlamlı hâle getirmektir. Gerekirse şiirden bir duygu doyumu yaratabilmektir. Onun gönül gözü, sığ gerçekliğin düzleminden ayrılarak derin gerçeklik içinde akmak ister. Şiiriyle, sunulan dünyayı olduğu gibi değil tıpkı o bulutlar arasından sızan ışığın yansımalarla otlara kazandırdığı anlamı yaşatmak ister. Tıpkı o metro istasyonunda, bir çocukluğun hak edilmeyen bir biçiminin sıradanlaştırılmasına, şiir çığlığıyla bir çığa dönüştürmek ister.

Ve her defasında geçmişiyle kanar, bugünüyle dem’ler bulur, yarına bırakır düşlerini; dünü, bugünü ve yarını karşılıklı konuşlanmış aynalar gibi gitgide azalan ışığıyla yaratır karanlığını.

1
1
Bu içeriğin etiketleri
, , , , ,
Yazar Hakkında: Cemil Er

Sohbetler (Boşluk)

•Bu durumun ruhumuza açtığı yarayı düşünemiyorum. ~Kesinlikle. Ancak asıl problem böylesi güç...
Devamını Oku

2 Comments

  • Cemil abinin kitabını alisveris yaparken görmüştüm sayesinde şiire olan merakım gün geçtikçe artiyo tekrardan teşekkür ederimm

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir