İnsanoğlu bir çığlıkla belki de zorla gelir karanlık dünyaya. Tanımaz, bilmez yüzünün aynasıyla öğrenmeye çalışır renkleri. Aklı erdikçe anlamlandırır ve ışık tutar önce yoluna sonra sağına soluna. Tadar sevebileceği binlerce tadı. Koklar çiçekleri, en güzel kokuları. Toprağa basar her yer yemyeşil olur. Göğe bakar maviliklere boğulur ve güneşle, güneşin aydınlığıyla yoğrulur. İyiyken her şey iyi olur güler gözünün içine bakarak canlılar ve aydınlık olur karanlık.
Oysaki aldığın nefes sayısı arttıkça takılır boğazından geçerken ve berraklık kaybolur içtiğin suda. Ortayı geçmişsin ve geri sayım içindesindir ışığın sönmeye başladıkça. Karanlık yüzünü görmek daha kolaydır dünyanın. Çünkü kötüler daha çoktur ve kendine benzetir her şeyden habersiz her yanını. Eğri ile doğru birbirine karışmıştır. Siyahın içindeki beyaz azalır, beyazın içindeki siyah büyür farkına varmadan.
Olsun. Olsun her şey geçer, senin bir hiç olarak gelip geçtiğin gibi. Yemyeşil topraklar çoraklaşır ve kendini doyurmak için bağrına basar seni. Karanlık tekrar sarar bedenini zorla geldiğin yerden zorla ayrılır ruhun.
Ve bir hikâyeci der; Şu insanlara karanlık bile çok. Sait Faik Abasıyanık