İnsan yalnız yaşayamaz; bazen başka bir insanla da yaşayamaz; olumsuzluğun bu ince çizgisinde, insan insana muhtaçtır. Bu muhtaçlığı omuzlayan kalp hızlandığı zaman, kelimeler ya patlamış volkan gibi kül eder etrafı ya da verimli bir ovaya dönüştürür, sevip sevilir… En güzel koltukta yerini alanlar neden gidiyor hayatımızdan? Muhtemelen her insan hayatında bir kez olsun: ‘Bunu hak edecek ne yaptım?’ demiştir. Beklenen davranış gerçekleşmeyince yapılanlar sorgulanır… İnsan bu; ya iyidir ya kötü… İyi biri diye tarif edilen kişi, kötü biri çıkarsa; “insanoğlu çiğ süt emmiş” tesellisi, genellikle iyi bir cevaptır.
Kişilik; bizim iyi veya kötü insan olmamıza neden olan davranışlarımızdır. Bu dünyada kişiliği olmayan hiç kimse yok. Öyle biri, ne bu dünyaya geldi ne de gelecek… Fakat kişiliği oturmamış ya da kişiliği bozuk olan insanlar var. Bilimsel verilerine göre toplumdaki kişilik bozukluğu oranı %11- 23 arasındadır.[1] Belki de sorgulamamız gereken şey; bunu hak edecek ne yaptığımız değil, onların davranışlarıdır.
Kişilik sözcüğünün kaynağı Antik Yunan tiyatrolarından gelir. Bu dönemde tiyatrolarda drama oyuncularının kullandığı maskelere ‘persona’ adı verilirdi. Bu maskeler, oyuncuyu değil, tiplemeyi temsil ederdi. Öte yandan günümüzde kullanılan kişilik terimi ise huy ve karakter terimleri ile sıkça karıştırılır. Oysa bahsedilen üç terimin anlamı da birbirinden farklıdır. Huy; kalıtımla geçen biyolojik bir özellik iken karakter; çevre ve yetiştirmenin etkisiyle oluşur. Yunanca, oyarak şekil verme anlamına gelen karakter sözcüğü, kalıtımdan gelen huy’a yontarak şekil verir diyebiliriz. Özetle kişiliğin tanımı; genetiğimizden gelen huyumuz ile çevrenin etkisi sonucu elde edilmiş karakterin birleşimidir.
İnsanın, insana muhtaçlığı filizlendiğinde, söz ve davranışlarla örülü bir bahçe sunulur. Shakespeare: “Bütün dünya bir sahnedir… Ve bütün erkekler ve kadınlar sadece birer oyuncu…” diyor… Kişilik, artık sahnede! Ve bahçemizde oyun oynamak eskisi kadar kolay değil. Oyun arkadaşınıza küstüm oynamıyorum, denilmiyor veya düşüp dizlerimiz kanadığında artık ağlanamıyor. İçimizdeki çocuk misali paylaşılan oyuncaklarla oynarken, biri geliyor, o oyuncağı elimizden alıyor ve kırıp gidiyor. Bilinmelidir ki o zaman, gerçek bir aktörle veya aktrisle değil hayatınızı aksiyon filmlerine çeviren bir dublörle sahne aldık.
Toplumda karşılaşabileceğimiz kişilik bozukluğu örneklerinden en yaygın olanı ve psikanaliz uzmanlık alanının son otuz yılda en fazla üzerinde durduğu narsistik kişilik bozukluğudur.[2] Narsisistik kişiler sizden üstün olduklarını, kendilerinin eşi bulunmaz biri olduğunu düşünürler. Empati yapamayan bu insanlar, sürekli beğenilmek isterler. Narsisistik kişilik bozukluğunun erkeklerde daha yaygın olarak görüldüğü belirtilmiştir.[3]
Bu kişilerin, çocukluk döneminin sihirli aynası anneleridir. Aynaya adeta şöyle der çocuk: “Ben mükemmelim ve sen benim hayranımsın…” Sihirli aynanın vermesi gereken cevap: “Sen mükemmelsin ve ben senin bir parçanım.” Fakat ayna kırılır… Babadan yana da şansı olmayan çocuğun artık bir çaresi kalır; çevresine karşı doğuştan gelen yeteneklerini kullanmak… Kendini, zeki ve üstün yeteneklere sahip bir kişiymiş gibi göstermeye çalışır. Aynası kırılmış çocuk bu şekilde büyür ve kırılmış aynasının hikayesine, kurban aramak için bahçemizdeki yerini alır. Annesiyle sihirli aynası kırılan bu çocuğun kurbanı olmak, bir nesne olmaktan farksız! Seçtiği kurbanının hakkındaki tüm bilgileri toplar ve onu yalnızlaştırır… Çünkü hayatınızdaki en iyi kişi kendisi olmalıdır.
Artık sahnede; korkusuz, yenilmez, serinkanlı, her zaman kendine hâkim, becerikli ve zeki olduğunu size algılatmış bir dublör var… Aslında bütün çabası kendisi için yetersiz olduğunuzu düşündürmek… Geçmişindeki insanları, tıpkı hayranlarını anlatır gibi anlatır. Aslında kurbanlarını anlatır. İnsanlarla samimi bir ilişki kurmadığından, insanlar güvenilmezdir. Böylece nesne olan sizi de gittikçe yalnızlaştırır.
Sevme yeteneğini kırık aynasında bırakan bu insan, nefret edilmekten büyük haz duyar… Eğer ayna kırıklarıyla dolu bahçesine hapsolduysan; nutuk atar, ders verir, soruya soruyla karşılık verir… Kurbanına anlaşılmaz ve gizemli biri olduğunu düşündürür. Dinlemeye başladığınızda belirsizlikler içinde kalırsınız. O anda manipülasyon sözcüklerinin bu büyük ustaları artık en büyük silahını eline alır ve yapılan bir hatayı bile affetmez. Hatta davranışlarından dolayı sizi suçlamaya başlar. Sizinle alay eder, küçümser, aşağılar, başından savar, yokmuşsunuz gibi davranırlar. Narsistin 2. perdesi sizi umursamamasıyla başlamıştır… Artık bahçesinde olduğunuzdan emindir. Çünkü umursamamak, kurbanına karşı kullandığı ilk davranışı ve en güçlü silahıdır. Böylece sizi değersizleştirerek yıpratır… Kendisini ulaşılmaz bir varlık olarak hissettirme maskesini taktığında siz de ona karşı yoğun bir ulaşma isteği duyarsınız. Çevreye, bu isteğiniz itici gelse bile o anda size bu istek daha çok çekici gelir. Sizi engellese dahi ona ulaşmak istersiniz. Ona ulaşmak için çaba sarf etmediğinizde değersizlik duygusuyla baş başa kalırsınız. Bu tepkisizlik onun saldırganlığıdır aslında… Çünkü muhteşem sevgi gösterisinden, sizi yoksun bıraktığından emindir. Sağlıklı bir insan gibi iletişim kurma süreci başlatmak isteseniz bile gittikçe cesaretiniz kırılır. Bu bahçede durmak sizi gittikçe aşağılayan, terk eden biri haline getirebilir. Dengesini bozmayı başardığı kurbanlarına yaşattığı suskunluk ve tepkisizlik döneminden sonra size geri dönüşüyle 3. perde başlar. Sahnesinin repliği; üzgün ve özür temalı cümlelerdir. Değişen duygu durumları ile tutarsız çelişkili davranışları onu sizin için daha gizemli biri yapar. Duygusallığını kanıtlamaya çalışsa da yapılanlar samimi değildir. Dengeniz bozulunca ve sizi hayatının vazgeçilmeyecek tek varlığı olduğuna ikna eder ve böylece o bahçedeki kırık aynalarla yaşamaya mahkum olursunuz.[4]
Yetişkin insanların çoğuna bu davranışları inandırıcı gelmez. Narsist birey 3. perde’yi oynayamaz… Bu durumda yaşadığı yenilgi onun için derin bir hüzne dönüşse de çok kısa sürede toparlar kendisini. Yüzündeki donuk mimikleri ve içindeki öfkesiyle yeni kurbanlar aramaya koyulur.
Bir narsistle tecrübe onun nasıl bir kişi olduğunu anlamaya yetmez. Toplum olarak bu terime aşina olmamıza rağmen hatta hayatımızda bazı insanlara narsist dememize rağmen belki de onları hayatımıza aldık… Yine de “Bunu hak edecek ne yaptım?” demekten başka çare kalmadı…
Her şeyden habersiz, bir kurban olarak girilen narsistin bahçesinde görülen ayna kırıkları; meçhul bir zamanda, tek başına girilen buzul çağına adapte olmaya benzer. Şairlerle şiir okur, şarkı sözlerinde bile kaybolur bu tecrübe… Ortaya koyulan duygular bile çözüm yolunu bulmaya yetmez. Her şeyde bir parçasını bulsanız da asla tamamlayacağımız bu insanların, neden gittiğini ve neden geldiğini size kendileri bile söyleyemeyecekler. Belki de bu insanların biz insanlığa en büyük katkısı aramızdan çok büyük şairleri ve yazarları çıkarmasıydı.
KAYNAKÇA
- ASLAN, Selçuk. Kişilik, huy ve psikopatoloji. Rewiews, Cases and Hypotheses in Psychiatry RCHP, 2008, 2.1-2: 7-18.
- OZAN, Erol, et al. Narsisistik kişilik bozukluğu: Gelişim süreçleri ve yaşamı. RCHP-Review Cases Hypotheses Psychiatry, 2008, 2: 25-37.
- ARKAR, Haluk. Cloninger’in Mizaç ve Karakter Boyutları ile Kişilik Bozuklukları Arasındaki İlişki. Klinik Psikiyatri Dergisi, 2008, 11.3.
- SARDOĞAN, Mehmet E.; KAYGUSUZ, Canani. ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU TANISI ALMIŞ VE ALMAMIŞ OLAN BİREYLERİN DUYGUSAL ZEKA DÜZEYLERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ. Ege Eğitim Dergisi, 2006, 7.1: 85-102.
- TAYCAN, Serap Erdoğan; KURUOĞLU, Aslı Çepik. Evlilik uyumu ile bağlanma stilleri ve mizaç ve karakter özellikleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi. Türk Psikiyatri Dergisi, 2014, 25.1: 9-18.
http://www.cozumpsikoloji.com/duygusal-iliskileri-bitiren-kisilik-bozukluklari/
https://www.evimdekipsikolog.com/blog/borderline/
https://www.acibadem.com.tr/ilgi-alani/kisilik-bozukluklari/#genel-tanitim
https://www.tavsiyeediyorum.com/makale_17348.htmwww.psikologofisi.com/blog/pasif-agresif-kisilik-bozuklugu
[1] Aslan ve ark.(2008)
[2] Ozan ve ark.(2008)
[3] Aslan ve ark. (2008)
[4] Arkar (2008)
Sardoğan ve ark. (2006)
Taycan ve ark. (2014)