Arayış

Yazar Hakkında: Betül Kaynar

Beni En İyi Siz Tanırsınız

Ruhunuza kadehler kaldırıyorum efendim, tanımam aslında ben sizi. Oysa siz iyi bilirsiniz...
Devamını Oku

Eli cebinde, sokak lambaları cılız ışıklarıyla aydınlatıyor sokakları. Ayaz, alnımın çatını deliyor. Usulca yürüyorum, ellerimin incecik parmakları ayazdan üşümüş mosmor olmuş bir halde. Sokak öyle sessiz ki sadece rüzgârın ve uzaklardan gelen insan fısıltılarının sesi dolaşıyor etrafta. Özgürlüğü arıyorum bulamıyorum. Bir apartman ilişiyor gözlerime, her pencereden loş ışıklar saçılıyor etrafa. İnsan gölgeleri Hacivat ve Karagöz gibi bir oyana bir bu yana kımıldıyor. Sesleri yetişmiyor kulağıma. Özgürlük apartmanı yazıyor o devasa demir kapının alnında. Buldum, diyorum; buldum! Seni hevesle çalıyorum rast gele her zili pencereye yanaşan insan silüetleri görüyorum sonra. Kapanıyor teker teker perdeler, çatık kaşlar gizliyor bakışları. Özgürlüğü arıyorum efendim bu apartmanda, var mıdır kendileri? Camlar perdeler hatta ışıklar kapanıyor bir bir. İçimi hüzün sarıyor, içimi umutsuzluk kaplıyor. Arkamda bir ses bağırıyor. “Açmazlar kapılarını kimseye, boşa heveslenme; onlar kimseyi almazlar içeri,” diyor. Sese dönüyor yüzüm ihtiyar bir adam uzanmış bir çöp kutusunun dibine. Üstü başı kir, dişleri çürümüş, gözlerinin feri gitmiş bana bakıyor. Özgürlük Apartmanı yazıyor diyorum özgürlüğü arıyorum da ondan çaldım zillerini. Önce boğuk sesiyle gülüyor sonra yüzü öfkeleniyor, de git, diyor alay etme gece gece benle. Uzaklaşıyorum başım önde. Burnumun kemiği sızlıyor, salya sümük gözyaşı, koluma siliyorum hepsini. Bir çocuk yanaşıyor yanıma çocuk musun sen diyor ne siliyorsun koluna al beş lira diye mendil uzatıyor bana. Alıyorum cebimden çıkarıyorum on lira. Ne işin var diye soruyorum sokakta. Çalışıyorum diyor. Ya okul diyorum, sen okudun da ne oldu abla diyor. Ben ekmeğimi arıyorum sokakta, sense deli gibi özgürlüğü arıyorsun kime ne fayda. Çekip gidiyor arkasına bile bakmıyor.
Uzaktan yanıma gülüşmeler yaklaşıyor. Gencecik kızlar, oğlanlar aşkla bakıyorlar, aşkla konuşuyorlar. Gözlerindeki ışık geceye yıldız gibi düşüyor. İçim ısınıyor o zifiri karanlıkta. Ansızın sarıklı bir amca ahlaksız, edepsizler diye bağırıyor gençlere. Defediyor, küfrediyor mahalleden onları. Bir kadın camdan fırlıyor sokağa ne ahlak kaldı ne terbiye diyor. Kızlar birer yollu olmuş maşallah diye inletiyor her yanı. Alkış tutuyor balkondakiler. Mahallenin namusunu ahlakını koruyan bu cengaver teyzeye, amcaya. Gururla dönüyorlar ev dedikleri mahpushanelerine. Çocuklar utanıyor, çocuklar susuyor, çocuklar kaçıyor hızla. Soramıyorum bile özgürlüğü arıyorum diye. Dar bir sokağa çekiyor ayaklarım bu kez beni. Duvarda ateşin dans edişi çağırıyor hevesim elimde beni. Hızlanıyor adımlarım, üç beş adam görüyorum iri yarı ortalarında kırmızı elbiseli bir kadın bu ayazda incecik elbisesiyle titriyor ince bir dal gibi. Elliyorlar teklif beklemeden bu bedeni saçından tutup çekiştiriyorlar. Kaba saba bir elde kalıyor kadının saç telleri ateşte kavruluyor sonra kumral bukleleri. Senin gibiler yüzünden çocuklarımızın ahlakı bozuluyor diye haykırıyor öteki. Trans bir Hande dövüle sövüle can veriyor üç adamın elinde atıyorlar onu o kor ateşe her yanı sarıyor yanık et kokusu. Şuurumu kaybetmişçesine koşuyorum hangi yöne gittiğimi bilmemecesine, yanımdan geçen bir oğlan ‘İşte bir sabah uyandığında …’ diye bir şarkı mırıldanıyor. Çalıların arasında bir köpek tekmeleniyor. İtaatsizlikten yargılanıyor. Korku sarıyor her yanımı. Bir ses duyuyorum uzakta Ey Özgürlük diye bağırıyor. Yönümü sese çeviriyorum. İlk gördüğüm insana özgürlüğü arıyorum sen misin ona seslenen diye soruyorum. Cevap bile vermeden kayboluyor yanımdan.
Küçük köhne bir evden bir kadın sesi acı acı inliyor, gölgesi yere yığılıyor kemiklerinin çatırtısı duyuluyor. Kurtarın beni diyor bir adamın elinde oyuncak bir bebek gibi oradan oraya savruluyor. Koşarak can havliyle sokağa çıkıyor ağzı gözü kan bir el silah sesi bir bedenin yere yığılış sesi. Her yan kan gölü, üşüşüyorlar kan gölünün etrafına namuslarını çitiliyorlar.
Yine duyuyorum sesi Ey özgürlük diyor. Bulmama imkân yok, umudum yok, gücüm yok en büyük asker bizim asker diye bağırıyorlar. Ölümleri yaşatsın diye göklere atıyorlar. Nefesim kesiliyor artık dizlerimde derman kalmıyor. Ayaz içimi titretiyor. Çöküyorum bir ağacın yanına, köklerinde kök salıyorum. Buldun beni, diyor bir ses; gözlerimi açmaya dermanım yok. Yapraklar fısıldıyor ait olduğun yerdesin diye. Bedenimi sarıp sarmalıyor bitki örtüsü. Yemyeşil bir battaniye gibi. Yüzyıllık bir yorgunluk çöküyor üstüme. Korkma diyor toprak taneleri artık özgürsün özgürlük sensin evindesin diyor.

Yazar Hakkında: Betül Kaynar

Beni En İyi Siz Tanırsınız

Ruhunuza kadehler kaldırıyorum efendim, tanımam aslında ben sizi. Oysa siz iyi bilirsiniz...
Devamını Oku

1 Comment

  • “Ey Özgürlük” yazınızda, özgürlüğü çeşitli tanımlamalardan ve insan manzaralarından dolandırıp, sonunda doğayla bütünleştirmeniz güzel olmuş. Düşüncenize, düşlerinize ve emeğinize sağlık.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir