Lodos fırtınası, göz gözü görmüyor… İğne atsan yere düşmeyecek zamanları geride bırakmış bir şehir. Şehir hayatından kasaba hayatına hızlı bir geçiş hatta mevsimlerden bile hızlı. Adımları seri, başı önde yürümeye çalışırken düşünüyordu. Başını lodostan mı kaldıramıyor yoksa kafasındaki lodos mu başını öne eğen ?
İçinden durmadan konuşuyor, daracık mahkeme salonu, sonu gelmeyen duruşmalar …
Hakim de kendisi, savcı da … Sanık kürsüsünde de kendisi var; tüm tanıklar, çehreleri değişse de yine kendisi …
Çıktığı içsel özgürlük yolculuğunda, en büyük engel de yine kendisi; Sartre’ın “İnsan, kendi olduğu için özgürdür ve kendi olduğu için mahkûmdur” sözleri tam da yaşadığı şeydi.
Söylenenleri dinliyor, anlıyor sonra hemen etkisinden kurtuluyordu. Neydi bu kadar kendiyle derdi ?
Hep haklı olmak mümkün mü ? Ya da ne olacak sanki sürekli haklı olunca ? Fark edemediği belki de haklılığın çözüm olmayacağıydı. Özgür olmanın bir yolu olabilir ama yegane çaresi değil. Bir çözüme bu kadar bel bağlamak doğru değil.
Fark etmiyor, en azından bu konuda haklı olmalı, hesabını sormalıydı tüm yaşananların …
Yaşananların mı demeli yoksa yaşatılanlar mı ? Hesabını soracaksan eğer yaşatılanlar olmalı.
Hep haklı olacaksan sütten çıkmış ak kaşık olacaksın.
Ama … Haklı olursan bir tarafta haksızlık kalacak …
İçsel adalet mekanizmandan merhamet bekliyorsan; merhametin olduğu yerde zulüm de olacak.
Özgürlük bekliyorsan en temelinde ruhundan, tutsaklık her daim olacak.
Huzur bekliyorsan hayattan, anlık bulacaksın. ‘Huzur içinde yatmayacaksın!’ Yaşamaya devam ediyorsan huzursuzluk kötü gelmeyecek sana, o huzuru tekrar arayacaksın. Hayalindeki duruşma salonlarında, bilmem kaçıncı celsede bitiyorsa o dava. Peşi sıra yenisi açılacak.
Bazen yakıp yıkıp geçecek, müebbet hapis bile yetmiyorsa içinin soğuması için, idam istiyorsan en zalimcesinden, vereceksin! Zihnen idam iyidir, öldürürsün kafanda, yaşanacaklara yer açarsın. Eğer vermezsen o idam cezasını, mahkum edersin kendini bitmek bilmeyen duruşmalara …
Her kafadan bir ses çıkıyordu ,daldan dala atlıyor, bırak konu bütünlüğünü cümleler bile bağlanmıyordu birbirine …
Zihninin dehlizlerindeki haklılıklarına, özgürlüklerine, kırgınlıklarına açıkladı verilen kararı. “Daha dinlenecek tanıkların olduğunu, tutukluluk halinin devamını, davanın ileri bir tarihe ertelendiği … “ gerisini biliyordu zaten.
Lodos biraz azaldı. Kafasını kaldırdığında, evini birkaç sokak geçtiğini fark etti.
Gereğinden fazla yürüyüp geri dönebilecek özgürlüğü vardı … Sonra düşündü, ”Özgürlük güzel şey, vesselam!”