Sohbetler (Boşluk)

Yazar Hakkında: Cemil Er

Zamanın İçin Sakla(n)

Kış geldi. Sadece kış mı?.. Gün doğumundan batımına kadar gözlemlenecek imgeler… Gözünü...
Devamını Oku

•Bu durumun ruhumuza açtığı yarayı düşünemiyorum.

~Kesinlikle. Ancak asıl problem böylesi güç sandığımız ‘şeylere’ hiyerarşi içinde yatkın olmamız. Aldatan da biz aldanan da biz konumuzda yaşıyoruz. Kimliklerimizi sorgulayıp zenginleştirmek yerine başka kimliklerin fikirlerini mutlak doğru kabul ediyoruz. Oysa, özgürleşmek adıyla doğru sanarak attığımız bazı adımlar bizi bir boşluğa sürükler. Otoriter sistem seçimlerimizi sadece korkuyla manipüle etmez. Duyguların odaklandığı daha derin konular vardır. Örneğin, başkalarının bizi beğenmesi için ihtiyacımız olmadığı hâlde tüketim için manipüle ediliriz. Bu bizi daha derin bir duygusal çöküşe götürür.

•Nasıl?

~Mesele biraz da genetik mirasımız(doğamız) ile ilgili. Canlılar, üreme ve soyunu devam ettirmek için birbirleri üzerinde bir manipülasyon yapar. Hayvanları gözlemleyince misal, bir kuş, en güzel ötüşü sergiler, kimisi güzelliğini gösterir kimi hayvanda güç göstermesi gereken yerde gücünü sergiler. İnsan da pek farklı sayılmaz. Kimliğini zenginleştirmek, geliştirmek yerine biçimini güzelleştirmeye ağırlık verir. Karşısındakini bu biçimle manipüle eder. Bununla da kalmaz kendini haklı çıkarmak için ‘hayatını yaşa’ felsefesine sığınır.

•Sonuçta bu tercih meselesi değil mi? Başkasına zararı yoksa istediği gibi yaşayabilir. Özgürlük biraz da bu değil mi?

~Haklı olabilirsin. Yine sorun şu; imkanların artmasıyla özgürlüğü ve arzuları çabuk elde edip tüketir olduk. Bunu bize en kolay reklamlar ile yaparlar. Maalesef modern toplumla gelen rahatlıklar beraberinde zorluklar, görevler, baskılar da getirir. Sistem bize isyan etmeyi değil kabul etmeyi yani kendini modern köleliğe bırakmayı tercih ettirir. Çünkü kimse geleceğin değişmesi için yatırım yapmak istemez. Kısacık yaşamında “Ben biriciğim”, “Ben her şeyin en iyisine layığım” der. Bu durum bize iyi bir toplum kurmanın zor olduğunu çünkü artık haz ve arzunun, etik ve estetik amaçlarımızın önüne geçtiğini gösterir. Kapitalist sistem bir taraftan zihnimize “Senin tek bir hayatın var. Önce onu yaşamalısın,” felsefeni pompalarken diğer taraftan da bir bunalımı hazırlar. Sistemin yarattığı biçimlerdeki bireysel özgürlüklerde hastalanırız. Pazarlanan şeyler ruhumuzu iyileştirmek, düşüncelerimizi geliştirmek yerine tam tersine bizi yalnızlaştırır. Hayvansal içgüdülerimiz insanlaştıkça arzularımız da hayvanlaşır. Sonuç: “Özgürüm” sanılarak arzuları satın alıp tüketen ve yeni arzular isteyen hayvanlara dönüşüyoruz. Modern toplumla özgürlük belki de hiçbir zaman gerçek anlamda tatmadığımız, tanımlayamadığımız bir kavram olarak kalacaktır.

•Özgürlük meselesini anlasam da arzu nasıl satın alınabilir ki onu anlamadım..?

~Bir kişiye beslediğimiz sevgi, arkadaşlık, dostluk ve aşk duygusu zaman içinde azalıyor ise bu arzuların satın alınmasından kaynaklıdır. İnsanı iyi, değerli hissettiren şeyler bir başkası tarafından satın alınabilen bir metanın değeri ile pekiştirilmemeli. Özellikle de sevgi, aşk ve sanat. Satın alınan her şeyin mental olarak değeri düşer. Yani kişi artık önceki satın aldığı şeyden ya daha fazlasını elde etmek ister ya da aldığı haz ona yetmez: Daha yüksek hazlar arar. İnsan, o denli değişiyor ki artık annelik gibi biricik duyguyu dahi manipüle eden bir toplum yaratıyor.

•Bu nedenle mi doğduğumdan bir süre sonra güçlü bir şekilde korku hissettim?

~Evet, bizler elde ettiklerimizin zamanla kölesi oluyoruz. Annen seni, sen de anneni elde ettin. Senin korkun açlık yoksunluğu ile gelen çaresizlik üzerineydi. Annenin ise bundan sonra hayatını istediği gibi yaşayamamak üzerineydi. Annen seni arzuladı, böylelikle sorumlu olduğu şeyler arttı ve özgürlüğü azalırken korkuları da arttı.

•Bu sanki hayatın döngüsü, engellenemez bir durum. Bu durumun bize bıraktığı zararlar ne kadar büyük olabilir ki? Sonuçta insanın evet, tek bir hayatı olacak ve istediği biçimde yaşamayı seçecek. Hakkı olanı ya da hak ettiği gibi yaşayacak.

~Tüm bunları kader olarak mı görüyorsun?

•Öyle görülmüyor mu?

~Peki, sen öyle görmek istersen buna karşı çıkmam. Çıkmazlarımızda ‘kader oyunu’ gerçeğimiz olsun. Bu özgürlük meselesine bir örnek vereyim: İçimizdeki boşluk duygusunu yani tüketmek istediğimizin yerini doldurmak veya tüketeceğimizi aramak için yaptığımız şey var. Kaderi afallatan bir şey!

•Nedir o?

~Bunu örnekle açıklamak daha anlaşılır olacaktır. Örneğin, telefonlardaki görüntüleri sürekli kaydırma halimiz.

•Nasıl yani?

~Bizler, otoriter sistemin izin verdiği oranda yaşam biçimimizin sınırlarını genişletirken bir yandan da arzularımızı elde etmemiz kolaylaşıyor. Özgürlüğün meyvesi gibi görüyoruz arzuları. Oysa özgürlük bir hiyerarşi içindeki bu ister iki kişi ister bir toplum olsun birbirine karşı üstünlük kurmak değildir. Özgürlük ve kader her zaman karşı karşıyadır. Özgürce yaptığın, düşündüğün, karar verdiğin her şey kaderi karanlıkta bırakır. Sana sunulana ulaşmak özgürlük değil bağımlılıktır; içindeki boşluğu doldurmak için seçtiğini sandığın, sana iyi geldiğini sandığın bir bağımlılık.

•Kader ve bu dediğin bağımlılık iyi bir şey değil gibi konuşuyorsun?

~Tam aksini söylüyor da olabilirim. Arzularımız aklı öylesine manipüle eder ki bir aşk ilişkisinde misal, aldatan, kendini haklı görür. Bu denklem hiyerarşinin olduğu her yerde böyle işler. Bir devlet haklı görür zulmü, bir işveren haklı görür kendini sömürüde, bir zengin haklı görür en ayrıcalıklı olmayı… Anlayacağın herkes arzusu oranında haklı görür kendini. Özgürlüğü oranında haklı görür kendini. Bazen kader dediğimiz şey eşitler hayatın haksız yanını. Haksız yere eleştirmeye, doğru yerine yalan söylemeye, özeleştiri yerine aşağılamaya haklı görürüz kendimizi. Kısacası yaşam kusurludur. Düzeltilmek istedikçe artar kusurları çünkü dediğim gibi arzunun ve hazzın sınırı yoktur. Yaşam bu yüzden kusurları örtmek isteyenler için korkutucudur.  Kadere, özgürlüğüyle yön verecek bir toplum bu nedenle bir hiçliğin içinde kaygısız ve korkuları olmadan tebessümle gezecektir.

1
1
Bu içeriğin etiketleri
, , ,
Yazar Hakkında: Cemil Er

Zamanın İçin Sakla(n)

Kış geldi. Sadece kış mı?.. Gün doğumundan batımına kadar gözlemlenecek imgeler… Gözünü...
Devamını Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir