Hayat yolculuğunda her birimiz farklı istikametlere doğru yürüyoruz. Yürürken kimimiz ayaklarımızın ucuna, kimimizse ufka odaklanıyoruz. Ayaklarının ucundan başını kaldırıp da birkaç adımdan ötesine bakamayanlar hayal eder mi bilmem; bildiğim o ki hayallerin tuvali insanın ufkudur. Bakış açısının dar mı geniş mi olduğu fark etmeksizin ufka bakan insan bir hayal resmeder ve o hayale doğru yürür, hayaline doğru yürüdükçe hayali de canlanıp kendine doğru yürümeye başlar. Hayale yaklaştıkça umut beslenir, adımlar sağlamlaşır ve sıklaşır. Umut, hayal kuranın yürüyüşünü daha emin ve kararlı kılar. Hayale yaklaştıkça büyüyen umutsa o hayali berraklaştırır ve yaldızlar.
Hayal, umut azalınca soluverir, umut tamamen tükenince can verir. Artık o hayalin peşinden giden insan için yürümek bir nevi işkencedir. Hayalini kaybeden, yolunu kaybettiğine inandığı için kendini umutsuzluk çölüne hapsetmiş canlı bir cenazedir. Ölüp gitmiş hayalinin solgun resmini kaldırıp atamaz, koynunda saklar.
Hayal, başka kimselerin kanlı canlı görmediği, ama sahibinin yaratıp yaşattığı, süsleyip serpilmesini beklediği, kavuşmayı umarak gönlüne her gün daha derin nakşettiği, ışıltısı sahibine özel, gözlerden ırak bir sevgilidir. Can vermişse de anısı yaşar. Lakin önceden umutla yürüyen sahibine kanlı canlı, koşar adım yaklaşan o sevgili, umutsuzluk çölünde yakınına varınca solup kaybolan bir seraba dönmüştür.
Leylasını kaybedip Mecnun’a dönen ve sevgilisiyle birlikte gömülmeyi özleyen hayal sahibi için umutsuzluk çölü kader değildir, hapsolduğu o çölden kurtulabilir. Zira umudunu tüketip hayalini öldüren her kim ya da ne olursa olsun, kendine mahpusluğu layık görüp yürümekten vazgeçen ta kendisidir. Oysa insanı yaşayan bir ölü olmaktan koruyan içindeki yürüme azmidir. Umut tükenip hayal ölünce insanda yürüyecek mecal kalmaz ama tükenen umut geri kazanılabilir ve ölen hayalin yerine yenisi konabilir.
Hayallerin tuvali insanın ufkudur demiştim en başta, sır da zaten orada. Tuvaline çizdiği resim tamamlansın veya yarım kalsın, yeni bir resim çizmeye azmeden ressam, önüne yeni bir tuval alır. Yürümeye yani yaşamaya azmeden insanın da yapması gereken, hayali öldüğünde kendini umutsuzluk çölüne hapsedip ölümü beklemek yerine yeni bir hayal resmetmek için yönünü çevirip ufkunu değiştirmesidir.
Ufka bakan gözlerden beslenen bir zihin, ressamların en yeteneklisidir. Eski hayalini, onun benzerini ya da ondan ayrı yepyeni birini çizmek ressamın tercihine kalmış. O yeni hayal, kendine doğru yüründüğünü görünce canlanacak, sahibine doğru koşar adım yürümeye başlayacaktır. Hayal yaklaştıkça umut beslenecek, adımlar sağlamlaşıp sıklaşacaktır. Yürümeye azmedene ödüldür, gürül gürül umutlar ve yepyeni, ışıl ışıl bir hayal!