İki Bilinmeyenli Denklem

Yazar Hakkında: Pencere Dergi Arşiv

Çizgiler

Hayat yolculuğunda insanların karşılaştığı, yaşadığı olaylar ve döngüler kendilerine sağlamak zorunda oldukları...
Devamını Oku

‘’Ben bunu hak edecek ne yaptım? ’’dedi kadın .Gözlerinde tutamadığı  yaşları ve nefesini kesen bir acıyla…Atmıyordu artık kalbi , göğüs kafesine katmerlenmiş bir kasvet çöktü .Terk edilmiş bir şehir gibi hissetti bedenini ,bomboş sokaklarında yapayalnız dolaştı. Kimsesizdi, kocaman bir karadeliğe yavaş yavaş çekilirken bedeni , katiline çaresizce aşık olmuş bir maktulden başkası değildi. Adam ?Adam aldırmadı.         Söyleyecek bir sözü olmadığından belki…

Oysa kadın bereket , kadın  merhamet ,kadın sevgi, kadın anne değil miydi ?Kadın sevmekten başka ne yapmıştı ?Düşündü…Sadece çok sevmişti .Kendinden çok sevmekle yapmıştı hataların en büyüğünü .Çöpte yiyecek arayan kedilere benzetti kendini. O da öyle değil miydi? Adamın kalbini eşeleyip durmamış mıydı  yıllarca, birazcık sevgi kırıntısı için ? Sandı ki gece güneş doğar , kıştan sonra yaz gelir, toplar tüm yıldızları gökyüzünden avuç içlerine ,sever onu da adam… Belki çocukluğunda sevilmekten bihaber adama ağır geldi kadın. Ağladığında hiç avutulmamış  , saçları şefkatle hiç okşanmamış… Bir isyandı bu , değersizlik isyani…Bu sevgiyi hak etmiyorum demenin başka yolu…Ve bunun ezikliğiyle gitti adam, sebebini kendi de bilmeyerek aslında…

Dengeyi koruyamadı kadın. Hem anne, hem dost, hem eş, hem arkadaş oldu adama. Olması gerektiği şeyi unutarak…Sandı ki doğrusu bu. Ne kadar çok ‘’ne’’ olursa o kadar çok sevilirdi o da. Kadın ya! İçinde çağlayan sevgisini , ilgisini ,merhametini, aşkını akıttı adama yıllarca.Oysa  kadın çoğaldıkça azaldı adam ,ufaldı , yabancılaştı.

Bozulan dengede kaybetme korkusu, içine atılmışlıklar, kendi kalabalığında boğulma hissiyle çekildi kadın kendi içine.Duysun istedi adam onun sessizliğini. Konuşabilse ne çok şeyi vardı söyleyecek? Gözlerindeki yakarışı görmeyen bir buzdağı vardı karşısında oysa. Donmuş bir film kesiti gibi hissetti hayatı o an,durdu dünya. Boğazında düğümlenen sözlerin hepsini yuttu bir bir…Hiçe saydı kendini, kendi kul hakkına girip en çok kendine yaptı zalimliğini. Kendine acımakla kızmak arasında gitti, geldi. Belki o da çocukluğunda hiç sevilmemişti. Kim bilir ?

Bir tarafın daha az sevdiği bir ilişkide daha çok severek, kendinden sürekli taviz vererek açığı kapatmaya çalışmak, taşıma suyla değirmen döndürmek gibidir bir nevi…Yorar da yorar insanı daha büyük bir hayal kırıklığına yol açarak. Bir yanın daha çok sevmek için ateşi harlarken diğer  yanını yakar aynı ateş sevgisiz kalmaktan…Unutursun kendini, kendin olmayı…Herkesi her şeyi ama evvela kendini kucaklamayı…

Kabul edelim ki bazen hiç tanımadığımız kişilere dönüştürüyor aşk insanı , hiç tanımadığımız yerlere götürüp en karanlık yanımızla yüzleştiriyor, yapmam dediğimiz şeylerin ortasında buluveriyoruz bazen kendimizi. Aşk bu ya…Dengesizlik işi…Ama aslolan bu dengesizlik içinde dengeyi yakalayabilmek değil mi ? Önce biraz düşelim dibi görelim sonra nasılsa dengeyi buluruz ya da o bizi bulur …

Yazar Hakkında: Pencere Dergi Arşiv

Çizgiler

Hayat yolculuğunda insanların karşılaştığı, yaşadığı olaylar ve döngüler kendilerine sağlamak zorunda oldukları...
Devamını Oku

5 Comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir