Not: Yazıdaki “kötü” bilinçli kötülük yapanları kapsamaktadır.
İyi insan olmak, her inancın özünü oluşturan ibadettir. İyi olmak acaba inançların getirdiği bir gereklilik midir, insan olmanın zarureti olarak inançlar mı şekillenmiştir? İnançlar, insandan ya da insani olmaktan ayrı düşünülemez diye bir fikir yürütebilirsiniz. Fakat burada tartışılması gereken konu bu değil. Tartışılması gereken konu iyilik kavramı.
İyi olmak nedir, iyi insan olmak neyi gerektirir? Eylem odaklı mıdır, niyet odaklı mıdır yoksa ikisinin karması mıdır? Bu da zaman zaman farklı cevapların karşılığı olagelmiştir.
“İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı” diyen kültürün çocukları olarak bu kadar da affedici olmanın insanda bıraktığı siliklikten pek de konuşmayız. Yapılan iyiliğe karşı iyilikte bulunmak elbette gerçekleşmesi gereken bir tepkidir. Peki, yapılan kötülüğe karşı yine iyilikte bulunmak, kötülük yapanı bir nevi ödüllendirmek değil de nedir? Kötünün yaptıklarına karşı iyilik, ütopik dünyanın kapısını aralamaktan başka bir şey değildir. Öyle ki bu sayede kötünün utanması, bundan ders çıkarması ve iyiye evrilmesi belki de hedeflenen bir şeydir. Kötü, yaptığı şeyin kötü olduğunu düşünmüyorsa yaptığının hak olduğunu ve dolayısıyla eyleminin haklı bir zemine oturduğunu düşünecektir. Yani kötü eylemde bulunmaya devam edecektir. Çünkü eylem, ona göre kötü değildir.
Kötü, yaptığı kötülük karşısında iyilikle karşılık bulduğu zaman ise kendisinin büyük bir güç sahibi olduğunu hissedecek ve bu gücü her yerde kullanma fırsatı arayacaktır. Gücüne güç katan kötü ise -yaptığının kötü olduğunu bilmeksizin- kötülük yapmaya devam edecektir. Zaten kötünün en çirkin en utanmaz ve en lanetli durumu, yaptığının yanlış olduğu düşüncesinde olmamasıdır.
Kötülüğe iyilikle karşılık veren kişinin oluşturduğu görüntü ise silik, güçsüz ve aciz olmaktan öteye gidemeyecektir. Peki kötülüğe maruz kalan kişi ne yapmalıdır? Bunun için ise kısasa kısas olarak ya kötülükle karşılık verecek ya da affetmemeyi seçecektir. Kısasa kısas gücün var olması ile mümkündür. Yani kötüye, kötülük yapacak olan kişi gücü eline aldığı zaman karşılık verecektir. Bunun yanında başka bir kötülük mağduru vardır ki; o da yapılanı asla unutmayacak ve “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” mesajı vermesidir. Belki de en insani olan budur. Bunun için ya ilişkiyi sıfırlamak yani nötrleşmek ya da elindeki iyilik yapma fırsatını değerlendirmemektir. Unutmamak, insanın zihnini taze tutan ve eylemlerini bir pusula gibi yönlendiren önemli bir destektir. “Affetmek, acizliktir” diyen Nietczhe de bunu bir üste taşır.
“Vur abalıya” konumunda olmamak kötüye karşı duruşla ilgilidir. Kötünün cesaret bulduğu kötülüğe karşı iyilik felsefesinde abalıya vurulmasının önüne geçecek olan iyinin iradesidir. Dünya bir ring ise rakip boksörün size attığı kroşeye karşı kollarınızı kaldırıp daha da vurmasını beklemek de mağlubiyetin diğer ismidir.
Leibniz’in dediği gibi “Her insan içinde bir iyi bir de kötü dünya barındırarak var olur.” Yani iyilik ve kötülük bir tercihtir. Kendini kötülüğe teslim etmek bir güce duyulan ihtiyaçtan ötesi değildir. Güç elde etmek için kötü olmayı tercih edenlerden uzak durmanın iyi bir eylem olduğu su götürmez bir gerçek. İyiliğe karşı kayıtsız kalmak da erdemsizlikten başka bir şey değildir.
İyiler, mutsuzlukla örülmüş hücrelerde artık mahkûmiyet yaşamasın. Dünya, onlar için de nefes alınacak bir yer olsun.
Dünya, kötülüğe karşı iyilik yapılacak kadar güzel, yaşanası ve pembe değildir.