Haz ve Acı Gergefinde Yaşamaya Bir Çözüm Önerisi: Sentetik Hedonizm

Yazar Hakkında: Yavuz Sezer OĞUZHAN

Belgisiz Mahkûm

Hiçbir yüze bakmadan gözleri sadece basacağı yerlerde yürüyen bir adamdı. Yalnızca tanıdık...
Devamını Oku
Painted by: Jean-Honoré Fragonard

Evren’in, Dünya’nın, insanın var olma amacının ne olduğunu sorgulayan filozoflar ortak bir dil bulamadıkları gibi öğrenildiği zaman hepsinin de haklılık payı olabileceği “Felsefe” denen disiplinin derinliğini ortaya koyuyor. Var olmanın yanıtını arayan filozoflar olduğu gibi yaşamanın amacının ne olduğunu sorgulayan filozoflar da var.

Hiçbirimiz Evren’in, Dünya’nın, insanın var olma amacını sorgulamadık mı? Ve yaşıyorsak bunu amacının ne olabileceğini düşünmedik mi? Bunun için filozof olmaya gerek var mı? Elbette yok. Ya da içimizde ufak filozoflar dolaşıyor da farkında değiliz. Nihayetinde filozof olmak, verilen bir paye değil ki!.

“Hayatın anlamı haz almaktan ibarettir” der hedonist düşüncenin babası Aristippos ve ekler; “Acılardan kaçınmalı insan, zevk aldığı şeyleri yapmalı”. Aristippos’un hazcılığı maddeyle sınırlanmıştır. Yani anlık hazları kasteder; bedensel, somut ve maddesel hazlar. Yaşamın amacı bunlardan ibarettir. Dolayısıyla da “iyi” olan odur.

Siz, bu düşüncenin neresindesiniz? Gözlemlediğiniz toplum ve üyeleri olan insanlardan tanıdıklarınız bu fikrin neresindeler? İçinde yaşadığımız ahlak anlayışında bunların kaçı uygun ya da değildir? Hedonizm ya da Hazcılık kulağa ne kadar irite ve yanlış geliyor! Ama “İstediğimizi yapabilme özgürlüğü olmalı” cümleleri kurarken, bir başka yaşamı sınırlarken ahlakilik veya doğruluk aklımıza pek de uğramaz.

Epiküros da hedonisttir hedonist olmasına da Hedonizm’i farklı boyutlarda değerlendirir. Epiküros için haz, daha geniş bir anlama sahip olup tamamen ruh odaklıdır. İçsel yani ruhani haz önemlidir Epiküros için. Bir nevi kısa ve geçici maddi hazlar Epiküros’ta yerini ruh dinginliğine ve huzura bırakır.

Bir şekilde bu dünyaya geldiysek, öyle ya da böyle yaşıyorsak “haz almalıyız” diyenlerdenim. Evet, dünyayı zindan yeri yapıp, yaşamayı çile haline getirmek kendimize yapacağımız bir kötülük değil de nedir ki? Ya da daha önemli bir soru; buna ne gerek var ki? Çoğu inancın bahsini ettiği “bu dünyada sıkıntı çekin ki diğer dünyanız güzelleşsin” anlayışı ve bunun sınırlayıcılığı insan için bir motivasyon ve dayanma gücü verebilir. Bu motivasyon ve dayanma gücü de savaşın bir parçası olarak değerlendirilecekse ne ala! Fakat amaca ulaşmak için araç olarak acıya talip olmak ise izaha muhtaç bir eylemdir.

Yaşamaktan ve nefes almaktan zevk duymanın ne gibi sakıncası olabilir? Ellerde kelepçeyle, ayaklarda prangayla zindanlarda yaşamanın insana huzur verme olasılığının olduğunu; ama kesinlikle zevk vermeyeceğini bilerek yaşamak ne de dramatik! Bir gereksinim olarak nitelendirilebilecek hazzın huzur bulmak için daha iyi bir yöntem olduğu düşüncesi bende daha parlak ve nettir.

İster Aristippos mantığıyla kısa ve maddi olsun isterse Epiküros çizgisiyle uzun ve manevi olsun haz duymak iyidir.  Belki de bunları “ya şudur ya budur” kategorisinden sıyırıp “şu ve bu” diyebilmek yani sentetik bir hale getirmek daha isabetli olacaktır. Ne de olsa coğrafya, toplum yapısı, istenç, psikoloji, gibi etmenler koşulların değişmesine neden olmaktadır. Ne de olsa bastırılmışlığa gösterilen reaksiyonlar da eylem seçimlerinin yönünü tayin eden önemli faktörlerdir.

Hem maddesel hem de ruhsal acıdan kaçıp kimsenin hakkını ihlal etmeden haz ve keyif duymanın tadını çıkarın. Ne olarak isimlendirirseniz isimlendirin, nasıl tanımlarsanız tanımlayın, ister katıksız ister sentetik olsun ama illa ki huzura yelken açın.

Bu içeriğin etiketleri
, , , , , , ,
Yazar Hakkında: Yavuz Sezer OĞUZHAN

Belgisiz Mahkûm

Hiçbir yüze bakmadan gözleri sadece basacağı yerlerde yürüyen bir adamdı. Yalnızca tanıdık...
Devamını Oku

5 Comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir