Empatinin Karanlık Yüzü

Yazar Hakkında: Yavuz Sezer OĞUZHAN

Bilinçli Kötü-Bilinçsiz İyi İkilemi

Not: Yazıdaki “kötü” bilinçli kötülük yapanları kapsamaktadır. İyi insan olmak, her inancın...
Devamını Oku

En kaba ve bilinen tanımıyla “kendini başkasının yerine koymak” olan empati, son yıllarda insan ilişkilerini düzenleyen önemli bir faktör olarak karşımıza çıkar.

Empati… Sözüm ona ne de güzel ne de yumuşak bir eylemdir! İster bir anlaşmazlık olsun isterse ortada olumsuz herhangi bir durum olmasın empati yapıldığında bireysel ve toplumsal huzurun anahtarı gibi lanse edilen çarpık bir davranış… Özellikle bir karmaşıklığın, anlaşmazlığın ve huzursuzluğun baş gösterdiği bir ortamda yapmaması gereken bir eylemi ifa eden birini anlama çabasının yorgunluğu. Yorgunluk derken zihinsel bir yorgunluk değil davranışsal yorgunluk. Bu durum karşısında karşı tarafın yaptığı her durumu, onu anlamaya çalışarak sineye çekmeye çalışmak, fedakârlık yapan tarafı ne hallere sokacak kim bilir?

Kaosa, huzursuzluğa neden olan birini anlayıp “şundan dolayıdır, mazur görüyorum” demek…

Anarşiye, neden olan birini anlayıp “şundan dolayıdır, mazur görüyorum” demek…

Düşmanlık yapmak gereken birini anlayıp “şundan dolayıdır, mazur görüyorum” demek…

Eee, bize dair ne kaldı? Fedakârlık yapan tarafın gösterdiği çaba ve insanlık, karşı tarafın yanına kar kaldı. Kendinden veren kişinin anlaşılmaya hiç mi hakkı yok? Bu kişiler hep idare eden tarafta mı olsun? Bu sefer “Empati karşılıklı olmalı zaten” cümlesi devreye sokulacaktır. Fakat bu iş de o kadar kolay değil. Zaten karşı taraf empatik özellik taşıyabilseydi çaba sarf eden bu kadar yorulmazdı.

Empati yapan kişilerin karşılaştığı en büyük sorun kişiliksiz tavırlar sergileme zorunda kalmalarıdır. Nice örnekler verilebilir. Birine selam verirsiniz. Kişi selamınızı ya almaz ya kerhen alır ya da ilk selam veren olmayı tercih etmez (fark etmeme durumunu tabii ki ayrı tutuyorum). İnce kalpli kişiler ise hüzün dalgalarında boğulmamaya çalışırken bile selam vermeyi kendilerine ödev bilirler. Onlar ki bu inceliği ve naifliği insan olmanın bir gerekliliği olarak görürler. Bu yüce ruhlu kimseleri, verdiği selamı almayan veya kerhen alan veya ilk selam verilen olmayanlarla hangi kategoride birleştireceksiniz? Bu kimselerin canı hiçbir zaman hiçbir şekilde yanmadığı için mi selam vermek zorundadır? Kalp kırmanın da serencamı böyledir. Kalbiniz kırılır, paramparça olur ama size karşı tarafın penceresinden bakmanız tavsiye edilir. Kalp kırmaktan korkan yüce gönüllüler, girdabın içindeyken, kuyuların dibindeyken ve kederin zirvesindeyken bile kalp kırmamak için elinden geleni yaparlar. Hatta duyduklarının ve yaşadıklarının karşısında bile sırf bu hassasiyetten dolayı susmayı tercih ederler. Gelin de bunu karşı tarafa anlatın. Onlardan empati yapmasını bekleyin. Ne ağır bir sınavdır bu naif kalpler için! O güzel insanlar ki gözyaşlarını içine ya da dışına akıtırken sırf huzurun idamesi için dikenleri yutar da ses dahi çıkarmazlar. İşte en çok da bu kişiler empati yaparlar. Ortamı sükuta erdirir fırtınaları dindirirler.

“Kişinin karakteri böyle”, “O, bunu yaşadı; bu yüzden böyle davranıyor” cümlelerine aldanmayın. Dedim ya ne minareler yıkılıyor da insanlığından bir şey kaybetmeyen kimseler var.

Empatinin karanlık yüzü…

Uygulaması beklenen kimseleri kişiliksizliğe sürükleyen ve anlaşılması beklenen tarafın ilgi şımarıklığı…

Yazar Hakkında: Yavuz Sezer OĞUZHAN

Bilinçli Kötü-Bilinçsiz İyi İkilemi

Not: Yazıdaki “kötü” bilinçli kötülük yapanları kapsamaktadır. İyi insan olmak, her inancın...
Devamını Oku

2 Comments

  • O kadar haklı bir yazı olmuş ki hocam, çok hoşuma gitti. Her zaman ki gibi çok güzel yazmışsınız ellerinize sağlık.

  • Empati, daha güzel anlatılamazdı zânnımca.
    Ne de çok meraklıymışız aslında bir şeylerimizden vazgeçmeye! Fedâ etmek fütursuzca kendimizden, kendi benliğimizden vazgeçmek. Yüreğimize ışık oldunuz hocam, çok müteşekkirim . Emeğinize, yüreğinize sağlık.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir