Pembeleşinceye Kadar

Yazar Hakkında: Gökhan GENÇ

Onlu Şehirler

Dilimdeki bir şarkı, “Kaçsam da kovalar anılar beni, kolay mı unutmak bir...
Devamını Oku

Okuldan gelip birkaç saat bahçede oyalandıktan sonra sorumluluk duygumdan mıydı yoksa ödev yapmayan arkadaşlarımın akıbetini aklıma getirmiş olmamdan mıydı pek hatırlamıyorum ama hemen var olan ödevlerimi bitirme gereksinimi hissedip rahvan atlar gibi koşarak soluğu evde alırdım. Birinci sınıfta ödevimiz hep aynıydı; ailemizin yazdırdığı herhangi bir metni iki sayfa olacak şeklide deftere düzenli bir kâtip gibi yazardık. Açılan tertemiz bir sayfadan sonra, kalemimi sobaya tıraşlayıp, ortası delik kokulu silgimi bir çiçek misali koklayarak başlamak âdetimdi. Yazının içeriği, ne devamlı benimle ilgilenen annem için ne de her sabah sınıfta beni dinleyen öğretmenim için önemliydi.

Unutmam mümkün değil her ödevim hep aynı içerikle başlardı; soğan doğrayarak. “İki baş soğanı küp küp doğra, içinde yağ olan altı açık tencereye soğanları boşalt, pembeleşinceye kadar kavur, üzerine bazen bir bazen iki kaşık salça ekle. Biraz et ya da kıyma ilave et.” Bazen bir gece önceden ıslatılmış nohut, fasulye gibi bakliyatlar bazen de bezelye, kabak gibi sebzelerle, olurdu güzel bir yemek. Elbette yemeğin yanında bir de yayvan yapışmaz tencerede şehriyeli pirinç pilavı olurdu. Sağ olsun elleri öpülesi hamarat annem hep yemek tarifi yazdırırdı, çünkü en iyi bildiği oydu, çabasına hayran kalmamak ne mümkün. Bence önemli olan da bana bu konuda hiç yok dememesiydi veya başından savmamasıydı, sağ olsun.

Hasta olup ödevlerimi yazamadığımda da Barış Manço şarkısı eşliğinde nane limon yapar şifa olsun derdi. Bu da benim çocukken en sevdiğim şarkı olmuştu şu an çocuklarımın olduğu gibi.

Şimdilerde işini severek yapan bir şef (aşçı) olarak annemin yemeklerini yapmaya devam ediyorum. Kalemim yok tıraşlamıyor sebzeleri etleri doğruyorum, silgim yok koklamıyor ne malzemem varsa onların bereketli kokusunu içime çekiyorum. Yemeğin sonunda da hep annem kokuyor.

Bazen çevremde anne babasından şikâyetçi olan çocukları gördükçe mesleğe başlama ve sevme hikayemi anlatıyorum. Bırakın aileniz şekillendirsin sizleri sevgiyle, tabi ki kendi fikirleriniz, ilgi alanlarınız da olsun. Ama onlar sizin için bir şey istediğinde, sizin iyiliğiniz için olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

“Babam ve Oğlum” filminin çok sevdiğim bir sahnesinde ne demişti; “ona bir oda ver baba bir evi olsun, ama zaman zaman da çıkıp gidebileceği bir ev…”

Yazar Hakkında: Gökhan GENÇ

Onlu Şehirler

Dilimdeki bir şarkı, “Kaçsam da kovalar anılar beni, kolay mı unutmak bir...
Devamını Oku

1 Comment

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir