Eskilerde yazılmış ve hiç okunmadan kalakalmış bir şiir gibi uzanıyordu şehir. Yıldızlara akseden küçük hikayeler parlıyordu uzaktan. Titrek ve sayısız. Yorgun bir yaz akşamıydı bu. Dilimde birkaç hayal kırıntısı, dimağımda kırık dökük birkaç anı. Acı biriktiriyordum. Anlamak için biraz da hayatı…
……………………….
Yorgun bir yaz akşamıydı. Şehir efsanelere sığınmış bir muzaffer edasıyla karşımda uzanıyordu.Öyle mağrur, öyle gururlu. Hatta kibirli. Gözlerimi dikip uzanıyordum boşluğa. Uzaklardan birazdan bitiverecek olan akşam telaşlarının sesleri geliyordu. Çalan ziller, açılan kapılar, otobüslerin ağır işlek gürültüsü. Arada duyulan kaşık, çatal, tencere tıngırtıları… Hepsi bir yanıyla tanıdık bir yanıyla da o kadar uzak geliyordu bana. Bir tarafım muhabbetin sıcaklığına aşina bir yanım buz. Tuzla buz.
İnsan bir şehri sevdiğine ne zaman karar verir? Onu tanıdığına inandığında mı? Her köşebaşında bir tanıdığa rastladığında mı yoksa? Belki de bir şehri sevmek bazıları için doğuştan getirilen bir meziyettir. Onlar hiç çaba harcamadan bağlanırlar yaşadıkları şehre. Onu kucaklarlar . Babadan kalan bir miras gibi kabulleniverirler. Öyle ki yaşayamazlar başka yerlerde. Nefes bile alamazlar. Adımları bile daha bir ağır basar onların yaşadıkları o şehirde. Bu öyle bir bağlılıktır işte. Öyle bir sevmektir ki hiç anlayamadığım.
Oysa ben hiç beceremedim bu şehri kayıtsız ve şartsız sevmeyi. Ne zaman denemeye kalksam esir bir damgayla yüzüme yansıdı tüm korkular. Avuç içim kadar kalmış umutlar. Serzenişler,sitemler kırıklıklar. Bir ok gibi içimde saplanıp kaldı. Ve gözüm başka diyarlara takıldı; görmediğim, bilmediğim bambaşka şehirlere. Bir hayalin ardı sıra uzadı fikirler. Kendi şehrime uzaklaştım. İçinde yaşarken duyarsızlaştım. Bir hasret yanılgısıydı her şey. Kendi yabancılığıma kendim de şaştım.
Ne sevebildim ne de vazgeçebildim. İkisinin arasında ayrışık bir zaman gibi gidip geldim. Aslında kendi iç savaşımda onu da örseledim . Bir sevdim bir nefret ettim. Kimi zaman gizledim kimi zaman açık ettim. Gitmeyi denedim. Gidemedim. Gittim dönemedim. O ise, sadece olduğu yerde, hep orada bekledi beni. Fırtınalarımın dinmesini, iç yolculuklarımın bitmesini. Kıymetinin bilinmesini. Sabırla bekledi. Kendimi bildim bileli. Asaleti, vakarı bu yüzdendi. Sonra o büyüklenişi. Ve aynı anda çaresizliği. Arkama her dönüp baktığımda ve önüme; aslıda oydu yanımdaki.
…………………………………………………………
Yorgun bir yaz akşamıydı bu. Geceyle akşamın kavuştuğu yerde uyuyakaldı sitemler…Şehir beni yine bağrına bastı. Ben bu şehri zaten ne vakit unutmaya çalışsam vefa bir kuş olur omzuma konardı.