Yarım Kalan

Yazar Hakkında: Ahmet KIRMACI

Gece Yalnızı

Hah, işte şimdi oldu. Herkes uyudu. “Gece yalnızı” diyorum bu saatlere. Kimse...
Devamını Oku

Önceden ne kadar da kolaydı birden bire söz yazmak. İçimizden geldiği gibi birden çıkıverirdi ahengiyle. Öğrendikçe özgürleşecekken insan, öğrendikçe içimize mi yerleşiyor mükemmeliyetçilik denen kelepçe. Eskiden yazdığım sözleri beğenmez oldum, çabucak yerine koymak zor geliyor artık. Sanki tüm kelimeler tükenmiş, söyleyecek sözler bitmiş gibi. Oysa nasıl da kolaydı ilk başta. İnsan kendini gözlemleyen, eleştiren ve herkesten çok kendini yargılayan bir varlıktır. Ama bir şey var şu an bu satırları yazarken anladığım. Belki de söylenmiş sözler bitmedi. Yaşadıklarımız azaldı. Yaşadıklarımız hızlandı. Çünkü yaşadıkça, hissettikçe, fikri oldukça söyler insan. Aynı cümleler de olsa, söz; söyleyenin edasındaki sıcaklıkla dökülür dudaktan kalbe, kalpten kaleme. Sözcükler parmak izleri gibidir. Karakterlidir.

Şimdi yazdığım eski şarkılarımın sözlerini yeni baştan yazmaya başladım. Seneler sonra fark ediyorum bazı şarkılarımın aslında hep yarım olduğunu ve yeni baştan yazıyorum. Yarım şarkıdır en zor olanı. Bütün gün insanın dilinde dolaşır sokakları. Eksik yerini bulmak için her adımda mırıldanırsın. Birileriyle karşılaşsan da ne dediğini duymadan devam eder duru aklında.

Belki de yeni yeni öğreniyorum her şeyi. Bir hikayesi olmalı şarkının. Mesela giden, sevgiliyse konu, dost meclisine anlatılırken besteci, sevgilinin bıraktığı eşyaların rengini, hangi eşyaların orda olduğunu hatta onları nerelere bıraktığını, duvarlarda camlardaki izleri, bir tablo gibi resmedebilmelidir. Bir odaysa ayrılık yeri, dinlerken şarkıyı o odayı görmeli dinleyici. Ya da bir sokakta köşe başındaysa başroldeki, dinleyenin en çok geçtiği köşe başı olmalıdır o köşe. O kadar tanıdık ve yakın hissettirmelidir ki kendi yaşadıkları gibi yansımalıdır. Bunlar şarkı sözlerinin duygusal tarafları tabii. Tabii anlatırken edebi dil kullanacağımız için çok okumak gerek. Farkındalıklı bir okumayla okunmalıdır. Şiir okunmalıdır bol bol. Ya da şiirsel dille yazılan öyküler ve romanlar. Tabii cümle yapısını bilmekten bahsetmiyorum hiç. Anlatım bozukluğunu bilmeden, fark etmeden olmaz. Eğer ki sözlü besteyse bahsettiğimiz şarkı, her şey müzikten ibaret olmamalıdır. Bir şeyler anlatmalıdır. Söylediğim gibi, bir hikayesi olmalıdır ki herkes o hikayede yaşamalıdır.

Bir de sözle müzik uyumu var. Belki bir şair yazamaz şarkının eksik kalan o yerini. Çünkü kelimelerin sesleri vardır. Mesela kelimenin yeri yanlışsa eğer kulak tırmalar. Yerine göre “ç” harfi sert gelir yerine göre gerekli. Bazen de cümle ince ve açık heceli olmalıdır. Neyle başlayıp neyle bittiği bir uyum meselesidir. İşte bunu bazısı bilmeden, bazısı çalışarak, bazısı da yılların tecrübesiyle kulağına oturan ses uyumuyla yapar. Yani okumak kadar çok çeşit şarkı dinlemek de gerekli, e bahsettiğimiz şey müzik sonuçta.

Şimdi yarım kalanları bitirme zamanı…

Bu içeriğin etiketleri
, , ,
Yazar Hakkında: Ahmet KIRMACI

Gece Yalnızı

Hah, işte şimdi oldu. Herkes uyudu. “Gece yalnızı” diyorum bu saatlere. Kimse...
Devamını Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir