Zamansız

Yazar Hakkında: Gökhan GENÇ

Burası Gibi Değil

Uzun zamandır görmediğim, ihtiyacım da olmayan ve neden var olduğunu hatırlamadığım bir...
Devamını Oku

Her yere uğrayıp anlam arayışında yitip gittim ve yıllar sonra yorgun, savrulmuş bir halde evime geri döndüm. Dönüşüm de bulduğum ev de kimsesizdi. Etrafı temizleyip toparlamam günler sürdü. Her şey bir yana insan evini, yatağını, ait olduğu yeri özlüyor.

Bir gün dedeme ait renkli, kareli sapasağlam kalmış bir ceketin cebinde önce nasıl çalıştığını anlayamadığım kurmalı, köstekli bir saat buldum. Çalışmadığından arkasını biraz gevşetip içini açtım, bir etiket yapıştırılmış olduğunu fark ettim. Üzerinde minicik harflerle bir tarih ve nerelerinin tamir edildiği yazıyordu. Kırk bir yıl evvel elden geçmiş saatin etiketinin bir kenarında da tamir eden dükkânın adı, adresi vardı. Evime yakınmış bir ara uğramam gerektiğini düşündüm.

Birkaç gün sonra boş bir vakitte dükkânı aramaya başladım. Adreste yazılı yer çok yıpranmış zorla ayakta duran bir Han’dı. Üst katı kütüphaneye dönüştürülmüş bazı eski dükkanlarına ise dokunulmamıştı. Biraz dolaştıktan sonra köşede kitapların arasında bir saatçi dükkanının aradığım yer olduğunu anlamıştım. Kitapların arasından zaman tüneli gibi bir kapıdan geçip koca koca süslü sarkaçlı saatler ve yüzlerce akrep yelkovanın arasında buldum kendimi. Her yerden sesler geliyordu ve hepsine ayrı ayrı bakma isteği uyandırıyorlardı bende. Sayfalarca bu dükkânı ve Han’ı tarif edebilirim öyle yüklü bir yerdi…

Yüksek ahşap bir masanın arkasında saçı sakalı bembeyaz, kocaman gözlüklü, güler yüzlü bir amca vardı. Selam verip saati anlattım yıllardır hasret kalmış gibi yüzüme bile bakmadan hemen saate sarıldı. Arkasını açıp notu görünce hazine bulmuş kadar sevindi. Bana dönüp gururla “bu notu ben yazmıştım” dedi. Saati tamir ederken bilmem kaç yıldır zamanı doğrultmaya çalıştığını anlattı. Sanki içinde bulunduğum kayboluşu anlamış gibi bana sorular sorarak aklındaki cevaplara yönlendiriyordu, akrebin ve yelkovanın sakin arayışı gibi.

– O kadar gezip tozdun veya yaşadın elinde ne var?
– Hiç.
– Elimizde bir şey kalmıyor geçip gitti, bir yorgun beden, karmaşık ve anlaşılmadığına inanılan bir ruh, keşkeler, pişmanlıklar…
– Haklısınız.
– Peki geleceğe dair planların neler, olacaklarına emin olabiliyor musun ve de tamamen senin elinde mi bütün bunlar?
– Tabi ki, hayır.
– O halde elinde ne kaldı genç adam?
– …
– Al bakalım artık elinde doğruyu gösteren bir saat var ne geçmişi ne geleceği sadece şu anı gösteriyor. Var olan kalp atışın kadar gerçek. Gördüğüm kadarıyla da elinde olan tek şey bu…

Saat yapılmış, dedem anılmış, tarih atılmış ve iyi dileklerle kitapların arasından çıktım zorla ayakta duran Han’dan.

Sürekli anlam ararsan, gerçekleşmekte olan her şeyi ıskalayacaksın” Tarkovski

Yazar Hakkında: Gökhan GENÇ

Burası Gibi Değil

Uzun zamandır görmediğim, ihtiyacım da olmayan ve neden var olduğunu hatırlamadığım bir...
Devamını Oku

2 Comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir