Bir Çocuk Şarkısı

Yazar Hakkında: Yavuz Sezer OĞUZHAN

Belgisiz Mahkûm

Hiçbir yüze bakmadan gözleri sadece basacağı yerlerde yürüyen bir adamdı. Yalnızca tanıdık...
Devamını Oku

Ne yaşadım ki geldim ömrümün yarısına? Neye yettim? Ne oldum? Ne kadar ettim?

Tükettim ömrün yarısını yaşamanın tadına varamadan. Evet, istediğim gibi yaşayamadım belki ilk otuz beşini, ama geri kalanı için umudum var. Belki beni ayakta tutan budur. Yaşamın sırrına eriyorum belki de. Ama ne sır? Bedeli büyük, yük üstüne yük. Ve ilk otuz yılda aldığım yolu artık üç yılda alabilecek uzun bacaklarım, dayanıklı kalbim ve tutabileceğim uzun nefesim var. Daha önce yaşamadığım ve yaşayamadığım şeylerin pişmanlığını değil, yaşayacak olduğum muhtemel güzel anların heyecanını yaşıyorum. Ya da kendimi böyle kandırıyorum.

Kanıyorum, kandıkça heyecanlanıyorum. Kanıyorum, kanadıkça oluk oluk akıyorum.

“Ne yaşadım ki geldim ömrümün yarısına” diye hayıflanan tarafımı susturmaya çalışıyorum. Göz açıp kapadım da geçti bir ömrün yarısı. Çürüyen ve kanayan yerlerimi tamir etmeye çalışırken elimde ne varsa paslanmaya yüz tutmuş olduğunu da görüyorum. “Yaşam” denen şey bu olsa gerek. Otuzundan sonra başladı benim yaşamım. Yani daha altı yaşındayım.

Eski ideallerim yok artık. Öldürdüm onları. Daha doğrusu hemen hemen hepsi kendi yok oluş fermanlarını yazdılar. Bana ise altına imza atmak kaldı. Artık yenileri var. Daha kısa, daha çirkin olsalar da daha bendenler. Bunlar da uçmak istedikleri zaman “dur” demeyeceğim elbette. Gitmek isteyeni engellediğinde daha çok yaralanırsın çünkü.

Otuz beşinde ölüp geride bıraktıklarıyla Mozart, otuz yedisinde ölüp yaptıklarıyla Van Gogh olma çabası değildi ki bendeki. Hala değil. Hayıflanırdım önceden. Belki titrerdim inceden. Arzum, muradım, isteğim bir şeyleri becermek değil artık. Artık tek isteğim, kalan ömrümü en iyi şekilde tüketmek. Ömrümde bir otuz beşlik yarı daha görür müyüm bilmiyorum. Ama ihmal ettiğim kendimle daha çok ilgilenmeyi istiyorum. Evet, ihmal ettiğim ben. Hem de ne(ler) uğruna?

Bir taraftan kanayan yaralarıma ilaçlar sürmeye çalışırken ve paslanmış yerlerimi kullanılabilir hale getirmeye çalışırken diğer taraftan yeni doğmuş yerlerimi besliyorum.

Kanayan yaralarımı dindiremiyorum. Dinerse daha yaşanır olacak bu dünya biliyorum ama… O yüzden yeni doğan yerlerimi daha çok besliyorum ki yaraları gülüşlerle, var olmalarla kapatsın.

Ne yaşadım ki geldim ömrümün yarısına? Neye yettim? Ne oldum? Ne kadar ettim?

Belki hiçim, belki de çok.

Belki varım, belki de yok. Altı yaşındayım daha. Otuzumdan sonra başladı yaşamım. Daha çocuğum. Yürümeyi öğreneli çok olmadı. Koşacağım günler yakındır. Kanasa da dizlerim, koşacağım. Derin bir nefes alıp başıboş bir yılkı atı gibi koşacağım. Geçmişe sünger çekmenin bir bahanesi midir bu? Belki de. Belki de bir teskin, bir teselli, bir kandırmaca. Kim bilir? Dedim ya, daha altı yaşındayım. Kandırılmam kolay. Bir çocuğum daha.

Bu içeriğin etiketleri
, , , , ,
Yazar Hakkında: Yavuz Sezer OĞUZHAN

Belgisiz Mahkûm

Hiçbir yüze bakmadan gözleri sadece basacağı yerlerde yürüyen bir adamdı. Yalnızca tanıdık...
Devamını Oku

2 Comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir