Birlik Olamayanlar

Yazar Hakkında: Fatmanur ALSANCAK

Miras Kalan Sürgün

Doğulu olarak ölmek istiyorum ben, sizin bir tek ama büyük bir gücünüz...
Devamını Oku

Nereye bakıyorsun? Diye sordu mor ceketli adam.

Soruyu duymayan mavi çoraplı kırk altılık ihtiyardı. Bir ülke boyunca nereye baktıklarını bilmeyen bir dönemden geçiyorlardı. Hani bir klişe cümle vardır, hatırlayınız: “Ülkece çok zor zamanlardan geçiyoruz”. Bir de “Birlik olmamız gereken zamanlardan geçiyoruz” var. Hangi birlik peki bu birlik? Kadın birliği, çocuk birliği, yoksul birliği, her konunun rasyonel olduğunu sananlar birliği…

Örneğin dünyasında pek bir renk barındırmayanlar birliği…

İlk defa birisini özlemeyenler birliği…

Pişman olanlar birliği…

Yas tutanlar birliği…

Hangi birlikte buluşuyorsanız adınızı kendiniz koyabilirsiniz. Yalnızca adınızı değil tabi, bulunduğunuz noktanın koordinatlarını dahi belirlemiş oluruz. Hangi birliğe duyarsızlaşmadıysanız oraya aitsiniz. Bir mum ışığında yemek yiyemiyor ve banyoda şarkı söyleyemiyorsanız örneğin, veya suçsuz ama ceza alan çocuklara bakıp da kendi mahkemenizi kuramıyorsanız, söyleyecek pek bir kelimeniz yoksa ve veda da edemiyorsanız kötü insanlara bir birliğin müdavimi olma ihtimaliniz de yoktur.

Esaslı bir yeni yıl girişi yapmak isterdim ancak bu zihinsel takvime ihanet gibi olurdu. Hafızamızda takvim sistemi olmadığından dolayı günlerin de zihnimizde bir karşılığı yoktur. Evvela hatır sonra anlam ve nihayet bugün.

Bugün nereye bakıyorsanız dün ile iliştiriniz.

Bugün hangi birliğe yakınsanız anlam dünyanıza bakınız.

Bugün ne hissediyorsanız hatrınıza bakınız.

Kırk altılık, nostaljik kasetçalarından dinlediği şarkı bitince devasa kulaklığını çıkardı, saçlarını geriye savurdu ve cevapladı:

Yarına bakıyorum. Yarın ne olacak sence?

Nasıl?

Yarın, güzel midir? Merak etmiyor musun?

-…

Merak, insanın yarın ne olacağını bilme ihtiyacıdır, dedi. Çoraplarını çekiştirdi, kulaklığını derleyip topladı, cebine iliştirdi. Yüzündeki çizgiler intizam edilmiş bir haritayı andırıyordu. Ayağa kalktı, yavaş hareketleriyle merak uyandırıyordu. Arkasını döndü. Yarınki anlam dünyasını tasarlamak üzere yola koyuldu.

Yarınını merak edenler olarak bugün ne yapmalı sorusunu sormaya lüzum vardır. Neredeyse hiç soru sormayıp kirli bilgilerden ya da bilgi kirliliğinden beslenenler için de bugün ne yapacağını düşünme ihtimali pek azdır.

Bilginin kirliliği demişken söylenecek çok söz var elbette. Bilginin de bir piyasası var muhakkak. Fakat bizim ne seçeceğimize ilişkin bir iddiamız olmalıdır. Şimdi bugün ne yapmalı, bugün ne seçmeli ve ne üzerine düşünmeliyiz? Esasında yarını nasıl bir forma sokmalı? Merak etmeyi mi beklemeli yoksa geçmişin iplerini bugüne mi çekmeli? Bu biraz harita çizimine benzemektedir. Dünya haritalarına bakıldığında görülen nizamı yaşarken uygulayabilmek kolay değildir.

Deniz bana hep uzaklığı getirir, dedi sahilde yürümeye devam eden kırk altılık.

Hangi uzaklık? Düne olan uzaklık mı yarına olan uzaklık mı? Merak etti mor ceketli olan.

Kırk altılık, kasetçalarında  çalan son şarkıyı başa sardı ve kulaklığı mor ceketli adama verdi. Gelen ses şöyle diyordu;

“…Ya her şeyim ya hiçim,

Sorma dünya ne biçim…”

Dünya insanı, sosyal geri çekilme ile kendi dünyasının insanı konumundadır. Herkesin kendi dünyasında yaşadığı bir düzende herhangi bir şeyciler birliğine artık yer kalmayacaktır.

Çalan şarkı bitince kırk altılık ihtiyar derin bir nefes çekti, aldığı nefesi geri bırakmadan, “bana kimse bunları anlatmadı.” dedi. Ben her şeyi bizzat tecrübe ederek öğrendim. Sen de öyle yapacaksın ki aldığın nefesi geri verirken bunun ne anlama geldiğini bilesin.

Etrafına bakındı, gözlüğünü düzeltti. Rüzgar sesi kasetçalardan çıkan sesi bastırıyordu.

Yazar Hakkında: Fatmanur ALSANCAK

Miras Kalan Sürgün

Doğulu olarak ölmek istiyorum ben, sizin bir tek ama büyük bir gücünüz...
Devamını Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir