Ceket

Yazar Hakkında: Gökhan GENÇ

Burası Gibi Değil

Uzun zamandır görmediğim, ihtiyacım da olmayan ve neden var olduğunu hatırlamadığım bir...
Devamını Oku

Yaz tatilinde kızımı da alıp memlekete, ailemin yanına gidecektim. Kızım hep kedisi olsun isterdi. Ben de ona sürpriz olsun diye bir kedi sahiplendim ve hep beraber köye gittik. Mutlu olan sadece kızım değildi. Dedemin kedilere karşı adını tam koyamadığım bir ilgisi vardı, kediyi seveceğine emindim. Bu ilgi kızıma kedi için isim önerisini sorduğumda daha da belirginleşti. Dedem hep bu ânı bekliyormuş gibi dayanamayıp, güzel kedinin ismini ben koyabilir miyim, dedi. Kızım, hazırladığı isimleri sıralarken, dedemin önerisini de merak ediyordu. Dedem bir çırpıda, “Ceket” olsun kedinin adı, dedi. Kızım hemen teslim oldu, garip olan ismi uygun gördü ama bir şartım var dedeciğim, neden bu ismi koyduğunu bilmek istiyorum, dedi. Dedem de biraz sıkılgan, biraz da dinlenilmeyi seven bir ihtiyar olarak, olur anlatayım, diye ekledi. Kızımın benim çocukluk kahramanım olan dedemle vakit geçirmesi ve anlaşması beni mutlu etmişti.

Dedem, yüzünde hep genç bir delikanlının yeni terleyen bıyıklarını barındırırdı ve daima bir mahcubiyet taşırdı her halinde. Tezcanlı, işine sadık, ailesine düşkün, pratik zekası olan, yorulmak nedir bilmeyen, çalışkan biridir. Okumayı çok isteyip dedesinin izin vermemesiyle, iki kız kardeşini sırtına yük etmiş bir Anadolu insanıdır. Hafızası inanılmaz iyidir, bir çok anısını tüm detaylarıyla birebir o an yaşıyormuş gibi anlatabilir, bu da onlardan biriydi.

Sene 1959’da dedemin babası evin tek erkek evladı olan dedeme, evlenirken alamadığın üst başı bari askere giderken al demiş. Ambardan, emektar kağnıya otuz üç şinik buğdayı satmak için yüklemişler. Dedem şimdilerde araba kadranlarının altmış kilometre ölçtüğü uzaklığı gösteren ilçeye dört saatte gitmiş. Buğdayın ne kadar kıymetli olduğunu da şöyle kıyaslamamamızı istiyor, o zamanlar tarlada bir çalışanın günlük yevmiyesi bir şinikmiş. Dedem bütün buğdayı satmış, eline geçen parayla renkli, iyi dikilmiş, yumuşak astarlı, ithal ikinci el bir ceket almış. Kıymetli ve zormuş o vakitler kıyafet almak. Dedem o ceketi yıllarca giymiş kullanılamayacak hale geldiğinde de kıyıp atamamış. Kumaşından ve yumuşak astarından faydalanarak, altına güzel eski bir kütük bulup, koltuk tarzı bir köşe yapmış. Bir sabah uyandıklarında üzerinde bahçedeki kedilerinin onun üzerinde yavruladığını görmüşler. Bir müddet rahatsız etmemişler. Daha sonra kediler yavaş yavaş köşedeki ceketin üzerini terk edip gitmeye başlamışlar. Bir tane yavru kedi oradan hiç ayrılmamış. Sadece ihtiyaçları için kalkmış sonra geri dönmüş. Zamanla kediye “Ceket” adını vermişler. Yıllarca orada barınmış kedicik, dedem de çok sevdiğini anlatıyordu gözleri dolarak…

Güneş’in sıcağından kopan Dünya, evrende yine onu takip ediyor olsa da yerini bulmuşlar. Bizler de Dünya içerisinde yerini bulmaya çalışan insandan biriyiz. Ait olmak, nefes almak, mutlu olmak, yaşayabilmek için doğru yeri ölene dek arar dururuz. Kimi yerini bulmayı bir mekan olarak algılar. Ait olduğunu düşündüğü yerde yaşamayı her şeyin önünde görür, eğer onu mutlu kılan bu ise yerini bulmuş diyebiliriz. Kimi yerini bulmayı, sevdiği işi yapmak olarak görür. Kendini işine kaptırıp ona ait bir hayat yaşar. Kimi de aşkı olan diğer yarısını bulduğunda yerini bulmuş hisseder.

Dedemin kedisi yerini bulmuş adını almış, bizim kediye de isim babalığı yapmıştı. Sizler de yerinizi bulun veya o yeri arayın, yok benim yerim yersizlik derseniz dönüp dolaşıp durun. Elbette hayat bitince bütün faniler gibi her birimize uygun iki metrekare bir yer bulurlar.

Yazar Hakkında: Gökhan GENÇ

Burası Gibi Değil

Uzun zamandır görmediğim, ihtiyacım da olmayan ve neden var olduğunu hatırlamadığım bir...
Devamını Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir