•Doğdum. Derinden, tedirgin olmuş bir köpeğin sesini duyuyorum. Yanı başımda daha telaşlı sesler. Üşüyorum. Bir süre sonra avucumu, yanağımı ve sonra tüm vücudumu kaplayan sıcaklığı hissediyorum. Gözlerimi açınca son zamanlarda sürekli duyduğum o ses, ağlıyor. Yaşamın karmaşıklığını, mutluluktan yapılmış gözyaşıyla ilk o an öğreniyorum.
~Doğrusunu söylemek gerekirse yaşam basittir. Onu karmaşık yapan insanın kendisi. Samimiyet tecrübe ettiğin. Bir annenin çocuğuna hissettirdiği karşılıksız, içten, çıkarsız duygu.
•Evet, samimiyet. Bu etkileşimin benzer deneyimleriyle aylar geçiyor, bir makine gibi çalışıyor bedenim ama bir duygu var ki sürekli değişken. Onu kimi zaman yoğun kimi zaman uzakta kimi zamansa yorulmuş gibi hissediyorum. Bu şey her neyse beni korkutuyor. Onsuz korkuyorum.
~Nedir seni korkutan? Bana onun hakkında daha neler söyleyebilirsin.
•Tanımlaması zor ama diyebilirim ki sıcak. Varlığını bilmek içimi ısıtıyor. Yokluğuyla ise yalnızlığın beraberinde getirdiği korkuyu hissediyorum.
~Merakımı bağışla lütfen. Yine de bu şey hakkında fikir yürütmekle belki sana yardım etmiş olurum. Bir bebeğin korku hissetmesi normal ama sıcaklıktan neyi kastettiğini anlamak istiyorum. Sıcaklık somut mu, yani teninin senden daha yüksek bir ısıya değmesi mi, yoksa vücudunu dolaylı mı etkiliyor? Neler hissettiğini biraz daha anlatır mısın? Belki o zaman önümüze bilmekle ışıldayan bir yol yapabiliriz.
•Bu bir ateş sıcaklığı değil. Doğduğumdan bu yana gözler üzerimde. Çevrem, zihnimi uyaranlarla dolduruyor. Hayır; ateş, açlık, yalnızlık değil bu korkuya neden olan. Bu daha çok yoksunlukla ilgili.
~Evet, şimdi seni anlamaya başladım. Sanırım duygusal bir bağ bahsettiğin. Bu bağ zamanla güçlenen ve zayıflayan bir canlılık içinde. Canlı bir bağ bu evet eminim. Karnını doyurmak gibi değil ruhu doyurmak gibi.
•Evet, canlı. Her gün biraz daha güçlü hissediyorum onu. Benimle, yüzümü güldüren oyunlar oynandığı zamanda, naif seslerle konuşulduğunda ya da yumuşak dokunuşlara maruz kalınca onu yenilenmiş gibi ama daha güçlü bir biçimle benliğime biriktiğini hissediyorum. Korkum ve yoksunluğum işte tam da bunları yaşamadığım zamanlar alevleniyor.
~İnsan, algısının da dışında birçok gizlerle doludur. Canlı sistemler bu gizleri bulur ve bazen o gizler şekillendirir yaşantımızı. Şuan için tanımlayamadığın giz her ne ise büyümek istiyor. Tıpkı o küçücük bedenin yemeğe açlığı gibi. O senle, kendini var etmenin peşinde. Bunun, bağlanmayla etkilenimi olduğu ama bağlanmadan daha üstün bir duygu olduğu açık. Sana şöyle bir soru sormak istiyorum. Korku olmasaydı ne olurdu?
•Neden korkar bir canlı? Hatırlıyorum, bana uzun günler süt verildi. Meme emmek bağımlılığım olmuştu. Bir gün aynı memeden acı tat aldım. Sonra yine ve yine bu acı tat tekrar etti ve ben memeyi gördüğümde artık daha temkinli yaklaştım. Memeye güvenmez olmuştum. Sonra ondan korkar oldum, uzak durmak istedim. Sanırım korku olmasaydı evet kesinlikle güven olurdu. Güven, bizi korkudan uzaklaştıran bir duygu. Ne olacağını bilmemek veya daha önce olmuş olanın acısı diyebilirim bizi korkutan.
~Evet, yaşamak diyoruz biz buna. Toplum bize korku ile yaşamayı öğretiyor ilkin. Peki, tekrar soruyorum, seni korkutan ve yoksunluk hissettiren şey ne olabilir? Korku sadece güvensizliklem oluşan bir sonuç değil, olaylar çerçevesinde gelişen bir olgu aynı zamanda değil mi?
•Haklısın, bu yaşadığım ‘acı’ deneyim bir örnek olabilir sadece korku hissetmeme. Hatırlıyorsundur sana duyduğum seslerin tonlamaları korkumu tetikliyor demiştim. Bu etkilere yenileri eklendi. Artık bunları hem görebiliyor hem de işitilebiliyorum.
~Nasıl? Neler görüyorsun bilmek isterim, anlatır mısın?
•Sözcükleri yeni yeni telaffuz etmeye başladığım ama zihnimin içindeyse birçok sözcüğün uyanmayı beklediği zamanlarda en sık duyduğum ses “seni seviyorum” diyordu. Bir gün yine onu duyar gibi oldum. Oyun oynamayı bırakıp sese kulak verdim. Hayır, duyduğum ses, “seni sevmiyorum” derken, ardına anlayamadığım ama anlamını korkuyla bağdaştırdığım tonlamalarla konuşuyordu. Onu tanışmıştım. Korkuyu çağrıştırıyordu bana.
~Nedir gerçekte seni korkutan ve yoksunluk hissi veren? Düşün lütfen.
•Sanırım insanlar ona sevgi diyor. Başka bir şey gelmiyor aklıma. Onun, engellenemez bir bütünlüğü var içimde hissedebiliyorum. Yani, Sevgi=Yaşam gibi algılansa da yine de bir şeyler eksik. Evet, bu beni korkutuyor. Bu korku, hayal kırıklıklarıyla dolu, hissedebiliyorum. Sevgi=Ölüm gibi algılıyor her zerrem. Duyduğum sözcükler eğer duygu ve anlamın karşılığı ise eğer Sevgi=Sahip gibi algılanıyor. Yaşam, ölüm ve sahip sözcükleri ‘sevgi’ adı altında duygu ve anlam bozulması yaşıyor. Doğduğumda hissettiğim o saf duygunun yerini yeni anlamlar alıyor evet kişisel duyguların bahanesiyle gelen yeni anlamlar. Bilemiyorum bu bozulma belki de yaşamın ta kendisi.
~Ölmek mi korkutuyor seni?
•Hayır, ölmek değil yaşamak korkutuyor beni.