Burada oturduğum yerde
Yüzler görüyorum, sizlerin yüzünü.
Gözleri parlak yapan filtrelerin ardında soluk bakan geçmişleriyle
Dokunsak ağlayacak olan gözler görüyorum, dokunmadıklarım malumumuz.
Kimisi memnun hayatından
Kimisi bir bardağın içinde yüzmeye çalışan balık çırpınışında olan
Öylesine dalgın
Benizler görüyorum etrafımda.
Şimdilerde moda diye yapılan birçok fasa fisonun içinde
Kaybolan gülüşler görüyorum.
Sonra bir youtube sayfasında kendini bulan
Bazısı bir şiirin içinde bazısı remix tonlarda uçmaya meyyal
Hasretini unutmaya çalışırken kendisi de kaybolup gittiğini bilmeyen
Bu çağın insanlarındaki
Sahte hevesleri görüyorum.
Bir diploma peşinde koşarken ayağı takılıp düşen annesini azarlayan
Sonra bir şehit haberinde içi sızım sızım sızlayan babalar görüyorum.
Bir dizinin kölesi, bir enstrümanın gölgesinde yaşayan
Ve çok sonraları büyüdüğünden habersiz
Taze anneler görüyorum nostalji dosyalarından çıkmış.
Ankara’ya varan trenlerden inerken
Bir deniz kıyısı hasretiyle yanıp tutuşan
Bilekleri incecik, gözlerinde marka adı yazmayan güneş gözlükleriyle
Bir fırt sigaranın dumanı ile kavuşmanın buruk heyecanını yaşayan
Nice delikanlılar görüyorum.
Bu bomboş gidişata savrulup bırakılmış insanoğlunun
Ayaklarında lastik ayakkabılarıyla internete girme çabalarını görüyorum
Sonra televizyon ekranlarında yardım veriyorum diye ilan edenlerin edepsizliği çarpıyor gözüme
Toprak içindeki lastik ayakkabı kadar batmıyor kimsenin gözüne.
Şekilli şukullu evler görüyorum son aylarda
Mutfak dolapları bembeyaz, odaların duvarları adı bilmem ne olan renksiz renklerden yapılmış
İçindeki eşyaların bir anlam atfetmeksizin gözü de gönlü de bulanıklaştıran
Yıkık hayallerin içinde yeni hayaller bulma çabasıyla
Evlerden taşınma hallerini görüyorum
Gidip eski komşularından en uzağa yaşama umuduyla.
Bilimsel bilimsel kitaplardan oluşan bir kütüphane kurup
Arkasından ruhuna iyi gelen kitaplara eli giden
Ancak zaman tarafından kamburlaşmış bedenlerindeki azapla
Şiirlerden uzaklaşan insanlar görüyorum
Zarafetle arasında kilometreler koymuş farketmeden.
“Acıdan beslenen” tüm kadınları hor görüp tanı koyma heveslisi olanlar görüyorum
Kırık kalpleri sevgiyle iyileştirmeye tenezzül etmeyip gururun sesine aşık
Gururun peşinde gitmeye tapan
Ve tüm acıdan beslenenleri üzerek psikologculuk oynamaya adanan ömürlerinden
Bir metrelik kefene gireceğinden habersizce ömür biçen
Gönlünün sesine sağır olanları biliyorum.
Ve bir de gece yarıları uyku kokan yataklarında iki büklüm
Kulağındaki kulaklıkla sabah olmasını bekleyen
Bekleyen ve hep bekleyecek olan
Yalnızları tanıyorum
Balkonlarındaki bir kuş cıvıltısına kalbi çarpan
Suratları bir karış ama ruhu çocuk
Derin iç çekiş seslerine üzülerek çay yudumlayan
Yudumlarken de bekleyen
Ve hep bekleyecek olan…
Kalemine sağlık Fatmanurcum 🤗