Kendini terk eden kaybeder. Çünkü en zorudur her şeye rağmen kendine kucak açmak, tüm kusurlarıyla apaçık gördüğü birine sımsıkı sarılmak, hiçbir şartta vazgeçmemek.
İnsanlar vazgeçer. Sevdiklerinden, beklediklerinden, acı verenden, acı verdiğinden de. Yol uzar, insan yürür. İnsanlar bırakır, çantası ağır gelir çünkü bazen.
Bırakır bu yüzden bir bir sımsıkı tuttuklarını bile, hangisi değerli hangisi sıradan bakmaya fırsat bile bulamaz çoğu zaman. Dönüp heybede bulamadıklarına bir gün ağıt yakacağını bilmeden boşaltır heybesini. Yol almak ister, kapılmak gitmek ister hayata. Zaten bıraktıkları herkesten çok kendi parçalarıdır. Güveni, sevgisi, incinmişliği bazen; bazen de gözyaşını, kahkahasını, kederini bırakır.
Tüm bunlar olurken bir soru belirir zihinlerde; insan neleri bıraktığında vazgeçmiş olur kendinden? İşte bunu kimse yolun başında bilemez. Zaman geçtiğinde durup düşündüğünde geri dönüp alma şansı olsa neyi bırakmazdı onu fark ettiğinde değişir insan.
Hala kendinden vazgeçmemişse bir ışık bulup heybesini doldurmak için her daim yeni bir şansı vardır. Yeni umutlara kanat açan bir ruh her daim her insanın içindedir, uçması için çok bekletmemek gerekir. Yeni olan her vakitte umutları uçurmaya, ışığa ve kaybedilenlerin hatırasına…