Kalabalık, hıncahınç şehirler geçti cinsiyet fark etmeksizin göz göze, diş dişe binilen otobüsler gibi sıkış tıkış, balık istifi ömrümden. Aynı sokaklarda, binalarda, yan yana masalarda, aynı parkın banklarında kaybolduk gitgide; savrulup birbirimizden, öznemizden bilmem kaç ışık yılı uzağa. Birkaç milyonun arasında, mezarlık yalnızlıklarımda rastladım tanıdık varlığına. İzafiyetti avuçlarımda sıkı sıkıya duran on yıllarca. Sonra sen gittin bu şehirden kalabalıklardan geçip, yalnızlık kaldı adı simultane acılar sokağında yazılan şiirlerin.
Ben de gittim; pastel bir yalnızlığa dönüştü özlemin, armatür aydınlığı kalabalıklarından distile. Karanlık, tıklım tıklım, tek kişilik şehirler içinde.
“Dönüşümsüzdü aşk
Yoksa hasta aşklar türerdi geriye bıraktıklarından”
Bu ışıltı hengameden kurtulmanın adı yalnızlıktı her şehirde. Kaybolmak, belki kaçmak tensel kalabalığından hayatın. Ve ihtiyaçlar hiyerarşisi evriminde insanın; müstahkem bir yer bulmuş gibi bu sıralar kendine, tarihte hiç olmadığı kadar. Kim bilir? Belki doymuş ruhların inzivası, itikafı, içinde büyüttüğü filizlere hücum eden kalabalıklardan gizli. Ve en yakınlarından pinhan, kimi zaman; pek mahir, pek gizli münzevi bir bahçıvan.
Dünya ile reaksiyona giren insan yaşadıkça bu kabukta, kaldıkça nemli mahzeninde bu karmaşanın; değişir mayası, değişir ruhunun simyası. Zehir olur kimi, hastalanır kim dokunsa ruhuna, yitirir benliğini bu türbülansta. Köpük köpük duru bir akarsudur kimi, sularında balıklar, ormanlar, kuşlar koynunda. Köpürür, demlenir, durulur denge profiline varmış bir nehir gibi, derindir. Aşıklar oturur kalemle yonttuğu kanyonlarında. Kitap kitap okunur satırları, mısraları yüz yıllarca.
Güzel şeyler birden ortaya çıkmaz hem, kökleri namütenahi bir geçmişte ve uzaktır kargaşadan. Bir de yazıya dökülünce, yüz metrelik ağaçların taç utangaçlığına benzer letafet, güçlü ve zarif. Gecelerini ister kimi zaman; senelerini, gençliğini. Kaşıkla kazmalısın kendi vadini gündüz gece, gizlice kaçmak için köpürmüş o izdihamdan. Yalnız biz seyredelim diye değil tabi bu hoş serencam. Bilinsin ehil gönüllerce, belki okunsun diye; metre metre, katman katman, satır satır, hece hece.
Yalnızlık, sessizliğin senfonisidir boğulana, bir şnorkel
O yoğun, bulanık insan solüsyonunda
Bir derin soluktur Lena
Sığ kalabalıklarda
Hele şimdilerde gergefi yırtıldıkça öznemin
Koşuştururum elimde iğne iplik, yüreğimde sökükler
Yüzümde şnorkel izleri
Kulaklarımda mezarlık yalnızlığı senfonisi
Dilimde simultane acılar sokağından şiirler…
🙂 su gibi bir yazı, yüreğinize sağlık
Beğeniniz benim için kıymetli Cemil bey, teşekkür ederim.
Hayat penceremizi yine çok güzel yorumlamış Serkan Bey. Teşekkür ediyorum bu güzel paylaşım için.
Teşekkür ederim Şevket bey.