Yaşamak, çelişmektir.
Öyleyse; doğmak, çelişkiye atılan ilk adım.
Düşünmek, söylemek ve yaşamak gergefinde bocalayan insanın yaptığı her eylem, tutarsızdır. Belki de insan, bu yüzden insandır.
Çelişik olmanın ters bir durum olduğunu düşünenlerden misinizdir, bilemem. Yani, yaptığı ile söylediği farklı olmayanlara çelişiksiz mi demeliyiz? Yönetim Biliminde buna, ‘Otantizm’ denir. Kişinin söyledikleri ve inandıkları yaşadıkları ile aykırılık göstermiyorsa otantiktir. Otantiklik de saflıkla, şeffaflıkla ve ‘ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün’ felsefesi ile eşdeğerdir.
Yaşamak, çelişmektir.
Ve her insan şayet iradesini kullanmaya başlamışsa; çelişiktir. Çünkü; çelişki içinde olmayan kişi, yaşayamaz.
Düşlerini gerçeğe dökemeyenler, çelişiktirler. İstediği, umduğu ve devamlı düşlediği dünyanın hayali kurulur da erişilemez. Erişilse bile tatmin olunamaz. Hani düşlediğini elde edince her şey güzel olacaktı? Hani mutlu olacaktı insan? Doyumsuzluğun verdiği his, içten içe söylediğimiz ‘ulaşınca olacak’ düşüncesini öldürmüyor mu? Demek ki; tatminsizlik de bir nevi çelişmektir.
Hayata dair gerçekleştirmek istediği tüm hülyaların, çaba sarf etmeden sahibi olmak isterken bile insan, başlı başına çelişikliğin sembolüdür. Yazdığım şu yazıyı parmak oynatmadan, zihin yormadan kağıda dökmek isterken de, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi yazısı olmasını dilerken beyin fonksiyonlarını o kadar da yormayı istemezken de böyleyim işte.
Bir de ‘Biz eskiden ne isek, şimdi de aynıyız’ demek ve fikirlerinde yıllar geçse bile herhangi bir değişiklik olmadığı izlenimi vermek böbürlenmesi yapanlara da saygı duymayınız. Yıllar önce ne ise şimdi de o olan kimse, kendine hiçbir şey katmamıştır. Eski fikir, eylemlerinde şimdiki ile çelişecek bir unsur olmayan kimse gelişim gösterememiştir. Fiziksel değişim, cesedin değişimidir. Fikrin ve ruhun değişmesi; çelişmek, bilişmek ve olumlu ise gelişmek demektir.
Çelişin; çünkü yaşıyorsanız, çelişirsiniz.