Size çok klişe bir şey söylemek isterim: bu dünyanın en büyük çelişki özneleri kalp ile beyindir. Arasındaki ilişkiyi bilirsiniz, Murphy kanunu gibi bir şeydir. En olmayacak zaman, en olmayacak hissiyat ve en olmayacak kişiler. Bilirsiniz işte. En olmayacakların biraradalığına çelişki denir.
Farklı iki duygunun aynı anda yaşanması ise söz- ki buna ambivalans da denebilir-rüya ile gerçeğin, uyku ile uyanıklığın, güneş ile karanlığın aynı ana denk düşmesine ne diyeceğiz? Çelişki iyi ile kötü gibi zıt olanların buluşması değil, bu bir karmaşadır. Tıpkı yalnız olmak isterken aynı zamanda yalnız kalmaktan korkmak gibi…Karma/şa. Buna çelişki denecekse eğer ölüm hayranlığı ile yaşama sevincini bir arada barındıran insan doğasına hangi güzide kelimeyi kullanalım? Kişinin kendi iç hesaplaşmaları ile yaşamak zorunda olması, kendisiyle pazarlık yaparak -nefes alışverişleri bile sayarak- adım atması bu düzen çabasının içinde biraz ironik kaçıyor. Şimdi aynı klişeyi yeniden düşününce kalp-beyin neden aynı kıyafetin içinde diyesi geliyor insanın da bir avuç imandan susuyoruz biz. Ne kadar sustuğumuz varsa bir avuç imandandır. Bunu susarak anlatmanın en iyi yolu olan özel şiirler vardır.Bakın celladına gülümseyenler için tarif edilemez “Özel” bir şiirdir bu:
Gelin,
Bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
Bana kötü
Bana terk ettiğiniz düşünceleri verin
O vazgeçtiğiniz günler,
Eski yanlışlarınız
Ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
Onları verin, yakınmalarınızı
Artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
Ben aştım onları dediğiniz ne varsa
Bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
Boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz içinizde
Kırık dökük, yoksul, yabansı
Verin bana verin taammüden işlediğiniz suçları da.
Uzadıkça uzar bakınız, kelimeler devrilebilir eğer içinizde geziniyorsa. Yol verin onlara, yahut verin kelimelerinizi. Zira zaman alacak ve zamanı size geri vermeyecektir. İnsanın yaşamasına dair tüm mevzu çelişki-karar arasında bir yerlerde olmalıydı.
Bir örnek. Erikleri ile balkonuma kafasını uzatmış bir ağacım vardı, artık yok. Evladım gitmiş gibi bir his var onun yerine. Öbür yandan varlığı da pek bir anlam ifade etmez idi. Özgür hissettirmeyen sevgililer gibi. Atsan atamazsın satsan satamazsın türünden… Çelişki gönül ile aklın anlaşamamasıdır. Zor konu kabul.
Ailesinden uzakta okumaya gittiğiniz şehre sonra bir daha gitmek istemediğiniz halde içten içe ayaklarınızın sizi o şehre götürmesini nasıl açıklarsınız?
Yanan mumun hareketli ışığını izlerken yarının en ölümlü gün olduğunu bilmek, evet bu yaşamın zıtlıklarla dolu olduğunu söyler ancak mevzu başka, neye karar verilecektir? Neye karar veriyorsanız O’sunudur. Neye, kime, nereye yönelmişseniz yaşamdaki konumunuzun koordinatlarını verebilirsiniz artık. Karar oradadır. Koordinatlarınız kararlarınızı etkiler.
Kalbin bizi içine atıp fırlattığı çelişkili durumlardan sıyrılmak için bir formül olsun istiyor insan. Ancak formül yoktur, iman vardır. Bir avuç…