Payla-şınız ya da Gidiniz

Yazar Hakkında: Fatmanur ALSANCAK

Miras Kalan Sürgün

Doğulu olarak ölmek istiyorum ben, sizin bir tek ama büyük bir gücünüz...
Devamını Oku

Gerçek bir devrimci mi görmek istiyorsun?

İşte, bu da gerçek bir devrimcidir: yalnız bir ağaç. 100 yıldır burada, asla suçlamaz, yargılamaz. Bütün devrimi kendisi içindir. Burada böyle tek başına ve dimdik durur. Ben şahidim. Ben yargıç değilim, savcı değilim, avukat değilim. İşte bu gerçek devrimcinin duruşudur. Ben şahidim. Herkes duysun, kendime, zamana, sonsuzluğa şahidim! Ve herkes de şahit olsun ki bu devrimci duruşudur. Bütün evreni selamlıyorum. Tıpkı bu yalnız ardıç gibi, tek başına, dimdik…Herkesi ve her şeyi kucaklayan…

Nuri Pakdil

Bu Maraş’ın havasında ne var bilmiyorum. Tanıklık edenlere ne mutlu, şehadet edebilenlere…Tanık olmak derken kime ve/veya neye tanıklık ediyoruz biz? Aynalara ne kadar bu niyetle bakıp hangi niyetle ön kamerayı açıp bir küçük noktaya selam veriyoruz? Gözlem becerisi bir yana biz kimin muhatabıyız yahut kendimizle simbiyotik ilişkimiz hangi boyutta?

Pay-la-ş-mak ya da “paylaşım” kelimesine uzun süredir kafa karışıklığıyla bakıp dururken bir insanın bu kavramdan ne anlaması gerektiğini sorgular haldeyiz. Paylaşmak kelimesinin geçirdiği evrimsel sürecin geldiği nokta, gerçeklik algısının alt üst olduğu, neyi neden yaptığını kendisinin de bilmediği ancak etkileşim kurma ihtiyacını karşılamada bir araç olarak kullanılan bir ortamda yapılan eylem diye tanımlayabiliriz. Aklımıza elbette bir sosyal medya platformunda çoğunlukla baş parmağımızla kaydırdığımız görüntüler gelecektir, çağdaş bir etkileşim biçimi olarak. Bu ortamda yapılana paylaşım denmesi ne kadar doğru, tartışılmalıdır. Bir sünger gibi emip kabullendiğimiz ve kimliğimize kattığımız bu eylemi gerçekleştirerek aslında ne yaparız? Paylaşım mı? Sanmıyorum.

“Pay (پاى)” hisse anlamına gelmektedir. Ortak bir hissede buluşmak yahut bir hisseyi bölmek, çoğaltmak üzere “payla-ş” derken karşılıklı mı yoksa tek yönlü bir eylem mi gerçekleştiririz? Birlikte yapılan eylemlere -ş üleştirme eki eklenir ve bu eylem çift yönlü/ karşılıklı yapılan bir anlam kazanır. Bizler elimize alıp dokunabildiğimiz fotoğraflara annemizle bakıp gülümserken ortak bir duyguyu yaşar, birbirimizin gözünün içine bakarak soru sorarız. Bu ortak anı yaşarken bir paylaşımda bulunur, gözbebeğimizdeki mutluluğun aktığını hissederiz. Şimdilerde hal çok farklı.

Niyetim yeni etkileşim ağlarına bir hiciv düzmek değil ancak birbirine kitap okuyan kişilerin kayıplara karıştığını düşünüp hüzünlenen kişiler için bu hal çok yabancıdır. Bir gece yarısı çocuğunun nefesini duyanlar güneşli vakitlerde bu anı paylaşabilirler mi? Fazlaca mekanikleşen bu ortamda kendimize dair bir alt kimlik geliştiriyor, -mış gibi yaşamaya devam ediyoruz. Sergileyerek nefes almaya devam ederken akıp giden bulutlara bakıp “Sübhanallah” demeyi ıskalıyoruz.

Nuri Pakdil’in devrimine uzak, kör bakışlara meftun bu ağlarda kaydıra kaydıra final çizgisini bulamayarak zamanı öldürür, kalem tutmayı unutur, biraz oradan biraz buradan medet umarak yaşar gideriz. Yaşar, yaşar, yaşar sonra da gideriz.

Öylece.

Halbuki bizi yaşatan göz çukurları bile halka bakınca güzeldir, der İsmet Özel.

Yaşamak güzeldir,

Gözlerim daha güzel

Gözlerim daha güzel halka bakınca

Ve sürülmüş toprağı yaratkan beyni işleyen elleri huylandıran bakışlarım. (Yaşatan, 1966)

 

Tek taraflı paylaşımlara (!) devam ediniz ve gidiniz.

Bu içeriğin etiketleri
,
Yazar Hakkında: Fatmanur ALSANCAK

Miras Kalan Sürgün

Doğulu olarak ölmek istiyorum ben, sizin bir tek ama büyük bir gücünüz...
Devamını Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir