Ve ilk harf düşer karanlık rahmine gecenin, ilk cemresi şeb-i şiirin. Nutfesi nuru hikmetin ve sevmenin, özlemin, acının, sevincin.
Düşer, soyut bir alemin somut penceresinden…
Şairse kim, sever geceyi. Geceleyin demlenir şiirin değmesi, altı kısık karanlıkta. Sebebi bir sır… Hisle güzel ifadenin vuslatında arzı endam eder, yazdıkça kendine gelen gecenin demine değen üç noktalı şiirler.
Şairin omzundaki rütbedir egzistansiyel harflerin cümlesi. Vecd ile inkişaf evlenir okundukça, uyak duraklarında biletsiz biner dizeler başıboş sayfalara. Satırları aşar, karanlık geceleri, bazen yıllar sürer bu seyrüsefer. Kifayet orta yaşlı bir teyzedir bilmeyene. Anlamsızdır sahifelerde karın tokluğuna gezinenlerin gözünde bu kafiye armonisi, nota nota, ses ses, manasız bir gayret. Sen okuyup vurulup düşerken toprağa, türedikçe satırlardan mana, çoğaldıkça ve boğuldukça kendi okyanusunda sararmış kitap kokan sayfalardan reenkarne; doğdukça her gün her gece karanlığın fecrinden her seher:
Şeb-i şiirdir.
Kimse bilmez! Sonsuz ihtimale gebe bembeyaz gelinliğiyle sayfaların kalemle semahıdır şiir. Açıldıkça göğe beyaz tennure, döndükçe aralanır nicelik, seyrelir karanlık. En hızlı atlılar dörtnala geçer gümüş koşumlarla içinden şairin. Kuyruklar örülmüş ve dik. En güzel dalgalar vurur kendini kıyılarına köpük köpük. En derin manalar geçer his dehlizlerinden ışık tayfı kelimelerle. Ve ardından en güzel topraklara ayak basar şair yalınayak, göğsünde gök, içinde yeni şiir kokusu çiğ çiğ. Mısralar dağıtır puslu, karanlık Weimar yalnızlığını, sorsalar elinde Schillerin kalemi. Anlasan, Rumi’nin kokusudur aynı göğün altında üzerine sinen, kendi çağından hür.
İşte o zaman vardır ancak bir kütlen ve bükebilirsin ancak o zaman uzay-zamanı yüzyıllar sonrasına.
Varlığınca okur, yazar bir de yazılırsan varsın zamanda
Cama vuran damla acizdir, anlatamaz ıslanmayı beri tarafa.
Yüz kez vur da cama, yine de damla ol, cam olma!
Karanlıklar aralar şiir, gemi azıda dört nala sürerken kendini zaman. Kulaklarımızda sesleri sonra, iki bin yirmi dört yaşında miladın;
-Nasıl çıkar bu karanlıklar aydınlığa?
Yazılarınızı severek okuyorum.
Teşekkürler Serkan Bey.
Şiir ruhumuzun yansımasıdır dillerde,
Kaleme alınmış halidir yazarsan ellerde,
Her zaman bir yeri vardır tüm gönüllerde,
Değerini bilene hissiyatı aynıdır eskilerde, yenilerde..
Şiirsiz kalmayalım..
Merhaba Şevket bey,
Bu güzel, ince beğeniniz için çok teşekkür ederim.
Şiirle kalın…