Sohbetler(Mahkûmiyet)

Yazar Hakkında: Cemil Er

Sohbetler (Boşluk)

•Bu durumun ruhumuza açtığı yarayı düşünemiyorum. ~Kesinlikle. Ancak asıl problem böylesi güç...
Devamını Oku

~Endişe etmenle öyle olmamak için bir adım atmış oluyorsun. Çünkü düşünce, eylemin yasasıdır.

•Anlıyorum. Hayatımı bir otoritenin baskısı altında mahkûm gibi geçirmek istemiyorum. Toplumun belli kurallarına uymak, ahlâklı olmak, saygı duymak gibi davranışlar sergilemek istiyorum evet ancak bana “Bunu yap!”, “Böyle ol!”, “Şunu düşün!”, “Şuna inan!” “Bu kahramanları sev!” gibi dayatmaların hiyerarşisi içinde de körü körüne yaşamak istemiyorum. Sorgulamak, düşünmek ve toplumun hastalıklarına karşı kendimi korumak istesem de bu önlemi nasıl alacağımı hiç bilmiyorum.

~Saydığın dayatmalarla ilgili şunu bilmelisin. İnsan önce kendisinin kahramanı olmalı. Çünkü özgürlüğün yolu, kendi sınırlarını aşmanın becerisi buradan geçer. Bu meseleyi daha iyi anlaman için şöyle yapalım. Şimdi senden biraz daha büyümüş olduğunu hayal etmeni istiyorum. Artık bu gelişimine göre düşüncelerini bilmek istiyorum.

•Tamam.

~Bu zamana kadar deneyimler yaşadın; korku, endişe, sevgi ve kurallar üzerine. Bunları da yeniden ele almalıyız.

•Neden? Onca konuştuklarımız boş bir çaba mıydı?

~Tabi ki hayır. Bunları yeniden ele alma nedenim toplum. Toplum bize öylesine görevler biçer ki farkında olmadan başkalarının isteği kadar inanır, düşünürüz ve yaşarız. Hatta çoğunlukla toplumu yönetenler sistematik olarak duygularımızı, özgürlüklerimizi ve değerleri korumakla görevli kahramanlar yaratır. Çoğu zaman da bizi onlarla yönetir. Kendimizi o savunucularla rahat, emin ellerde hissederiz.

•Yani bu bir sıkıntı gibi. Çünkü bizler kahramanlara güveniyoruz. Onların bizim yerimize savaşmalarını bekliyoruz. Böylelikle denetim altında mı tutuluyoruz..?

~Kesinlikle.

•Aslında bu üzerimizden alınan sorumluluk duygusudur. Çünkü artık inandığımız değerler için başkaları savaşır. Bu da bizleri dolaylı yoldan düşünsel bir mahkûmiyete sürükler. Şimdi daha iyi anlıyorum.

~Doğamız gereği güçlü olmak, güçlü olanı yüceltmek, gücün önünde eğilmek, güçlünün yanında yer almak gibi güdülerimiz var. İtaat etmen veya totalitarizmin isteği bir gruba dahil olman için güdülerin psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalırız. Bir seçim yapmaya zorlanırken doğru olanın ya da yapılması gerekenin ne olduğuna dair fikir yürütürsün. Ancak seni aydınlığa çıkaracak pencerelerin kapatılmıştır. İşte bu pencereleri kırıp, duyuşsal kişiliğine girmek istedikçe özgürleşirsin. Psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalan, toplumun değerleri için savaşan kahramanlarla aslında sana bir mahkûmiyet yaratılır. Onlara uygulanan tüm davranışlar sende bir yansımasını bulur. Kahraman ölürse umudunu, kahraman yaralanırsa direncini, kahraman susarsa fikirlerini yitirmeye başlarsın. Kahramandan bağımsız ama onunla tek vücut olabilmeyi istemez totaliter sistem.

•Bu sistem ve bu şiddeti uygulayan kim? Devlet mi?

~Kimi zaman devlet, kimi zaman hükümet, kimi zaman da yerel yönetimler hatta kimi zaman ebeveynler ve en yakın arkadaşlardır.

•Bu suç değil mi?

~Suç, güç hastalığının elinde de gizlenir. Kullanılan bir meta haline getirilir ki bu da bizi korkuyla yola getirmenin bir parçasıdır. Mahkûmluğun ve ahlaki değerlerin çöküşü buradan başlar. Toplumun yozlaşması da değerlerin değersizleşmesi de suçun adalet terazisinde subjektif düşüncelerle ele alınmasından kaynaklanır.

•Subjektif derken, adalet nasıl subjektif olabilir?

~Totaliterler, korkuyla yönettiği adalet mekanizmasını, kişilerin, zümrelerin, grupların çıkarları için işletirse eğer adalet sisteminde bir bozulma yaşanır. Bozulma o derece yavaş olur ki artık adaletin doğruyu mu yoksa yanlışı mı ölçtüğü fark edilmez bir duruma gelinir. Çünkü toplum, aile, birey, yanlış olanı alır ve onu kendi adaletiyle işler, özümser ve doğru kabul eder.

1
1
Bu içeriğin etiketleri
, , , ,
Yazar Hakkında: Cemil Er

Sohbetler (Boşluk)

•Bu durumun ruhumuza açtığı yarayı düşünemiyorum. ~Kesinlikle. Ancak asıl problem böylesi güç...
Devamını Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir