Tavanı yüksek olsa da eni bir o kadar dar ve oval olan merdivenleri, duvar boyalarına zarar vermemek için son derece titiz bir şekilde hareket edip, zorlukla indik. Apartmanın giriş katına indiğimizde herkes rahat bir nefes aldı. Yine de yükümüz pek ağır ve son vermemiz gereken acı bir görev vardı. Tatlı rehavet ve yorgunluk bir anda ufak bir dikkatsizlikle sonuçlandı. Dört kişiyle taşınan dedemin tabutu, giriş kattaki yaklaşık yüz yıllık ahşap posta kutusuna çarpıp, bir tarafının gözlerimizin önünde yere serilmesine neden oldu. Herkes, derin bir uykudan aniden uyanır gibi afalladı, cenazeye saygıdan toparlanıp, yollarına devam etti. Ben de posta kutusunu emaneten kaldırırken yerde gördüğüm zarfı bir fatura veya bir reklam broşürü sanıp, önemsemeden cebime attım. Dedeme olan sevgiden, tabutun peşinden devam ettim.
Beyoğlu yeniden yapılanırken bizim aile apartmanımız da yirminci yüzyılın başlarında dedemin babası Akif Bey tarafından, her katta ikişer daireden yedi katlı, son derece lüks bir şekilde yaptırılmıştı. Akif Bey ailesinden kalan bütün serveti bu yapı için harcamış. Sarmaşıkların tutunduğu aşırı süslü oyma mermerlerle bezeli küçük balkonlar, ön cephede dar bir sokağa bakıyordu. İki yanı başka apartmanlara yaslı yapının arka cephesi ise gayet sade, gösterişsiz ama boğazın mavi sularına bakan öndekinin iki katı büyüklükte balkonlara sahipti. Yaklaşık bir asırdır bütün ailem son iki katta oturmuş, diğerlerini de hep kiraya vermişlerdi.
Ev cenazeden sonra hayli kalabalıktı. Daha sonra gece yarısına doğru herkes uykulu gözlerle evlerine çekildi. Ben de ruhsal çöküntüden mi yoksa hep ayakta olmanın bitkinliği mi bilemedim ama, ayakta duracak halim yokken bir anda kendimi yumuşak yatağımda buldum. Uzandığımda üzerimi çıkarmamış olduğumu ceplerimdekilerin şıkırtısın anlamıştım. Posta kutusuyla duvar arasında sıkışıp kaldığını tahmin ettiğim zarf bir an dikkatimi çekmişti. Eski olduğu da ilk bakışta belli oluyordu, üzerinde Akif Bey, Hayat Apartmanı, İstanbul yazıyordu. Zarfın göndereni bölümünde ise Almanca yazılar ve bir isim seçebilmiştim. Dedemin babası Akif Bey’in eşi “Legen Heine” yani büyükannemizin adı yazıyordu. Akif Bey ile eşinin rastlantı dolu, bir aşk hikayesi vardı. Legen (hayat) Hanım apartmanın ilk kiracılarındanmış, Türkleri tanımak , araştırma yapmak ve gördüklerini yazmak için dost ülkeden hasta adam olan ülkemize gelmişti. Akif Bey’le yakınlık kurup önce arkadaş olmuşlar, sonra da bu yakınlık aşka dönüşmüştü. Bir yıl burada kaldıktan sonra hiç istemese de Almanya’ya dönmüş. Aralarında yoğun bir mektuplaşmadır sürüp gitmiş. Hemen aile yadigarı bütün mektupları bulup tarihlerine bakmıştım, görünen o ki bu elimde tuttuğum son mektup.
Dedem hayatı olan bu apartmandan ayrılırken, tabutuyla annesinin babasına yazdığı son mektubu buldurması ve bu mektubu benim okuyor olmam, bugün ki hüznümün henüz bitmediğinin bir göstergesi gibiydi. Bu mektup, Almanca ve Osmanlıca yazılmıştı. Yıllarca Almanya da kaldığım için o bölümünü okuyor, Osmanlıca bölümünü okuyamıyor olmam da epey ironikti.
Mektup önce bir Alman kadın şair olan “Novalis”ten bir şiir, sonra Tantarânî’nin kasidelerinden kısa bir bölüm ve son olarak da kısa bir yazıyla bitiyordu;
Yapmamız gereken, vatana gitmek
Ve kutsal zamanı öylece görebilmek.
Nedir hâlâ alıkoyan bizi dönmekten,
En sevilenler çoktan çekilmişler dinlenmeye.
Mezarları yaşamlarımızı engellemekte,
Şimdi içimizi korku ve acı doldurmakta.
Kalmadı artık arayabileceğimiz bir şey
Yürek doymuş ve boşalmış dünya.
Novalis
Ya hâliye’l-bal, kad belbelet bi’l-bilbâli bâl…
Ey gönlü gönlü aşk derdinden uzak kişi, gönlümü aşka salıp allak bullak ettin…
Tantaranî
“Bu sana son seslenişim gel al beni, ya da unut bizi”…
Legen Heine
Akif Bey bu mektubu alamamış haliyle ama hissetmiş olacak ki kalkıp gidip, hayatını alıp dönmüş. Hayat beklemeye gelmez, hayatı bekletmeye değmez. Bize ait olduğuna inandığımızı gidip alıp, kıymetini bilmeliyiz. Bir işaret beklemek her zaman işe yaramayabilir, işaret kalpte işaret kalp durduğunda tabutta…
Ahşap posta kutusu tamir edilip cilalandı, aşka dair inanışım gibi…
Kaleminize sağlık. Bir sonraki yazınızı sabırsızlıkla bekliyorum.
Vakit ayırdığınız için, teşekkürler var olun…