-I-
Gece ve gündüz. Karanlık ve aydınlık. Sessizliğin içindeki çıtırtılar ve gürültünün içindeki serzenişleri barındırır gece ve gündüz. Gündüz herkese, gece ehline fısıldar. Ehline yani hakikatin peşinde koşturmaya talip, istekli çilekeşine. Neden ehlini arar? Neden haykırmaz hakikati gecede fısıldar? Sessiz sedasız bildirir. “Sesini değil sözünü yükseltmenin” etkisine ram olduğu zaman ancak anlar insan fısıltının hikmetini. Gece derinliklerin, mahremin, zülfü siyahların barındığı bir gizli mabettir. Günün muhasebesi gece alınır. Gün içinde içe atılan ne varsa gece dışarı çıkıverir. Düşünmeye ve muhasebeye yönelmek ve günlük olaylardan ziyade başka ufukları kelime ve kavramlarınla tasvir etmek ve kendi anlam dünyanı kurmak genellikle gece yapılır. Yalın ayak başıkabak yola çıkılan gece, kendini var etmek ve kendini onarmak için bulunmaz fırsattır. Gece ve gündüz “siyah ben, beyaz ben” dir.
-II-
Bir kelimenin bir cümlenin peşine düşüp hızla akıp giden dünyada o kelimenin manasına yetişebilmek gayreti derinken yakaladığınızı sandığınızda mana size sığ gelebilir. Bir kelime ve kavram üzerine düşünmek nedir? Bir kelimenin sözlük anlamı, kavramsal algısı, bir şiirde yer aldığındaki hissettirdikleri ve bir romanda can alıcı bir bitiş cümlesinin aktörü olması nedendir? İnsanlar gibi kelimeler de yaşar gelişir değişir gün gelir unutulur ve ölür. Bazı kelimeler bazı insanlara fısıldar, kimine haykırır, kimine koskoca bir hiç. Mutluluktan ağlatan bir kelime, kiminin illeti olur. Aynı kelime ayrı hayatlarda ayrı düşüncelerle başka başka biçimlere bürünür. İzafi (mutlak olmayan) düşünce diyarımız bir sürü alametifarikalar gizler. İnsan, her zaman bir yanı eksik bir yanı yaralı, kelimeler ve kavramlar içinde kaybolmuş bir yetimdir. Sürekli hakikati arar, gün gelir dehlizlerde kaybolur. Gün gelir bulunur. Bir ömür sürer arayışları, umutları, mut ve mutsuzlukları sonra bir masal gibi: “Gelimli gidimli dünya, son ucu ölümlü dünya” oluverir.
-III-
Siyah ve beyaz, Sığlık ve derinlik. Dinginlik ve koşturma. Sukut ve ikrar. Ve daha nice kelime akl-ı selim olmayan aklımda. Sapsarı bir bozkırda tozu dumana katarak dörtnala koşturan atların esirikliğini dinlerken. Bazen atlar bazen kelimeler şaha kalkıyor içimde. Kalbim bir tamtamla ritim tutuyor. Gelgitler yaşıyor ve sığınıyorum içime. Yaşadığım tezatların gölgesinde soluklanıyor, her şeyden gitmek isterken bazen sadece durmak ve yavaş yavaş acele etmek istiyorum. Gecelerim gündüzle hemhal. Hayatta sığ ve derin birbirine karışmış. Sukut ikrardan mı gelir bilmiyorum. Kül rengi bulutlara dalarken gözlerim, yağmur yağmıyor üstüme ıslanmıyor ve uslanmıyorum. Büyüyor içimde kaygılar. Göz bebeklerim küçülüyor. Küçülüyor gözümde sanrılar.