Püsür

Yazar Hakkında: Pencere Dergi Arşiv

Çizgiler

Hayat yolculuğunda insanların karşılaştığı, yaşadığı olaylar ve döngüler kendilerine sağlamak zorunda oldukları...
Devamını Oku

Kitabın kaçıncı sayfasıydı hatırlamıyorum. Telefonun sessizliği sonlandırdığı o saniyede Orhan Veli “Beni bu güzel havalar mahvetti” diyordu. Bakalım arkadaşım ne diyecekti…

Telefonun diğer ucunda düşüncelerinin hızına yetişemeyecek şekilde konuşuyordu. Öyle ki dinleyebilmek için müthiş bir çaba sarf ediyordum ve dinlemenin bir insanı bu denli yorabileceğini tahmin bile edemezdim. Yüklü bir düşünce treni gibi, yanaklarını şişirip dudaklarını büzerek baca yaptığı ağzından dumanlarını ortalığa saçtığı gözümde canlanıyordu istemsiz bir biçimde. Hiç yoksa günde en az bir paketi vardı. Bir buna emindim, bir de boynundaki damarların öfkeden kabardığına.

 

Sözleri, sanki beynimi bir ucundan yakalayıp kirmene doladı. Algılama gücüm inceldiği yerden kopmak üzereydi.

Biyoloji biliminin temel kaideleriyle uyumsuz bir oksijen tüketişi vardı, essiz. Duyguları düşünce rahiminden resmen fırlıyor, sözleri de duygularına iz düşüyordu. Bu kadar hızlı laf kusuşuna nasıl tahammül ettiğimi bilmeksizin, onu anlamam her geçen saniye imkânsız hale geliyordu. Hiç kuşkusuz bu performansın kaçınılmaz sonu bayılmak olabilirdi ancak olmadı.

Beyin kıvrımlarından süzülen nefreti bol sövgüleri, telefonun mikrofonuna doğru, dudaklarından serbest atlıyorlardı. Bu nefrete hapsedilmiş düşüncenin sonuçlarından kimin nasiplendiğini anlamam çok uzun sürmedi; ben. Onca yıllık arkadaş bellediği bana imiş o deli alacası galiz sözler. Tüm bu galiz sözlerin hedefi haline gelmiş olmamın gerekçesine dair en küçük bir fikrim yoktu. Ancak şüphe duymadığım birkaç şey vardı. Birincisi; ötekinin ağzından çıkanı kulağı duymuyordu. İkincisi; diğer halis duygularını nefret hapishanesinde alıkoyuyordu.

Eylemler duyguların, duygular da düşüncelerin kontrolü altındadır her zaman. Tüm bu işittiğim zırvalıklar işte bu döngünün vücut bulmuş haliydi.

Tüm bunlara karşılık ağzımdan çıkan “neden, ne oldu? ”ya da herhangi bir cevap alamayınca bu anlamsız monoloğu telefonun kırmızı tuşuna basarak sonlandırdım. Neler olduğunu çözemediğim o beş dakikanın ardından, onca yıllık arkadaşlığın muhasebesi şuydu; dostluk koşulsuz bir beklentisizliktir. Başka bir ihtimali olamaz.

Bu denli moral yıkıcı, nefrete hapsolunmuş duyguların hedefinde bulunmanın ardından, kitabıma kaldığım yerden devam ettim.

Ahhh… Orhan Veli’yi bu güzel havalar, beni de nefrete hapsedilmiş bu insan canlıları mahvetti.

 

 

*****                                                         ****                                               ****

 

Bu içeriğin etiketleri
, , , , , ,
Yazar Hakkında: Pencere Dergi Arşiv

Çizgiler

Hayat yolculuğunda insanların karşılaştığı, yaşadığı olaylar ve döngüler kendilerine sağlamak zorunda oldukları...
Devamını Oku